Albert Einstein’in Türkiye Cumhuriyetine Yazdığı Mektup`un Hikayesi


İnternette veya sosyal platformlarda “Einstein`in Atatürk`e yazdığı mektup”olarak anlatılır.Aslında Einstein o mektubu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’e değil, Başbakanlığa yazmıştı ve o tarihte başbakan da İsmet Paşa’ydı. Hatta mektup Atatürk’e yazılmadığı gibi, yazan kişi de Einstein değildi. Sadece imzası vardı altında.

Albert Einstein’in Türkiye Cumhuriyetine Yazdığı Mektup`un Hikayesi

1933 yılında Weimar Cumhuriyeti ile onun çöküşüyle doğan Almanya’nın ikinci Cumhurbaşkanı olan Paul von Hindenburg, baskı altında çok yanlış bir karara zorlanarak “nasyonel sosyalist” olduğu iddiasında olan Nazi Partisi’nin lideri Adolf Hitler’i Cumhuriyet Şansölyesi olarak atadı. Zaten Yahudi düşmanlığının tırmanışta olduğu dönemde, Naziler’in yükselişe geçmesi ve “Stoßtruppen” (fırtına birlikleri) isimli askerlerle Yahudi avına çıkmaya başlamalarıyla birlikte Yahudiler Almanya’dan kaçmaya çalıştılar.
İşte bu dönemde Sami M. Günzberg isimli Yahudi-Türk bir diş hekimi, Paris Yahudi Popülasyonunu Koruma Birliği (OSE) Ulusal Konferansı’na katıldığı sırada onur konuğu olan Albert Einstein ile tanıştı. Dr.Günzberg, Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin dişçisi olarak görev yapıyordu. Ancak Dr. Günzberg’in geçmişinde sadece Atatürk’ü tedavi etmek yoktu.

Sultan 2. Abdülhamit ve Vahdettin’in de dişlerini tedavi etmişti. Tabii ki Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü sonrasında Günzberg, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir doktoru haline gelmişti. Atatürk’ün dişlerini tedavi etmekle kalmamış, aynı zamanda Dolmabahçe Sarayı’nda kendisine bir diş koltuğu ayarlanmıştır. Günzberg, ayrıca İsmet İnönü ve Celal Bayar’ın dişlerini de tedavi etmiştir.

Bir araya gelen Günzberg ve Einstein, sohbetleri sırasında Nazi Almanyası’nın Yahudiler üzerindeki artan baskısından ötürü Yahudi bilim insanlarının kaçacak ülkeler aradığı üzerine sohbet ederken, Türkiye’nin böyle bir sığınak için uygun olduğu fikri çerçevesinde bir plan geliştirdiler. Bu plan dahilinde dönemin Türkiye Cumhuriyeti başbakanına Einstein tarafından bir mektup yazılması ve mektubun Sami Günzberg tarafından Türkçeye çevrilerek iletilmesi bulunuyordu. Aldıkları kararı hemen uygulamaya geçirdiler.

Albert Einstein, 17 Eylül 1933 ‘te Einstein’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne bir sığınma talebi mektubu yazdı. Bu mektup, 30 Eylül 1933’te Sami Günzberg tarafından Türkçeye çevrildi. Üzerine Günzberg, bir de kapak mektubu yazarak konuyu izah eden ve Einstein’a desteğini veren bir yazı kaleme aldı.
Sonrasında bu mektuplar, Başbakanlık Ofisi’ne iletildi. Kapak mektubunun belirttiğine göre, mektup şu adresten atılıyordu: “Diş Tabibi, Sami Günzberg, Beyoğlu, İstiklal Caddesi, No. 356.”

Albert Einstein’in Türkiye Cumhuriyetine Yazdığı Mektup`un Hikayesi

OSE şeref başkanı Albert Einstein

Nazi tehdidi altında bulunan Museviler’in himayesi maksadıyla “Yahudi Nüfusu Koruma Grupları Birliği” ismini taşıyan ve kısa adı “OSE” olan bir kurum oluşturulmuştu. Birliğin merkezi Paris’te idi ve şeref başkanlığına da Albert Einstein getirilmişti. Ama hala Almanya’da kalan önemli sayıda Yahudi bilim insanı bulunuyordu.

Ancak Einstein onları kurtarmak için bir çözüm yolu bulmuştu. Albert Einstein, 1933’ün 17 Eylül’ünde Ankara’ya işte bu sıfatla, yani “OSE’nin şeref başkanı” olarak bir mektup gönderdi. Einstein, “Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Başkanlığı”na, yani Başbakanlığa hitaben son derece nazik bir dille yazdığı mektubunda Almanya’daki bazı kanunlar dolayısıyla çok sayıda Alman bilim adamının mesleklerini icra edemez hále geldiklerini söylüyordu.

Mektup’ta ne yazıyordu?

Ekselansları, OSE Dünya Birliği’nin şeref başkanı olarak, Almanya’dan 40 profesörle doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye’de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum. Sözü edilen kişiler , Almanya’da halen yürürlükte olan yasalar nedeni ile mesleklerini icra edememektedirler. Çoğu geniş tecrübe , bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler , yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler.

Ekselanslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi , birliğimize yapılan çok sayıda müracaat arasından seçilmişlerdir. Bu ilim adamları , hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde bir yıl boyunca hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler.

Bu başvuruya destek vermek maksadıyla , hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağı, bunun ülkenize de ayrıca kazanç getireceği ümidimi ifade etmek cüretini buluyorum.
Ekselanslarının sadık hizmetkarı olmaktan şeref duyan Prof. Albert Einstein

“Mektup dönemin başbakanı olan İsmet İnönü tarafından kibarca reddedildi”

Einstein, şimdi Başbakanlığa bağlı olan “Cumhuriyet Arşivi”nde muhafaza edilen 17 Eylül 1933 tarihli mektubunu yazdığı sırada, başbakanlık makamında İsmet Bey (İnönü) vardı. Belgenin üzerinde yeralan ve İsmet İnönü’nün elyazısıyla olan nottan anlaşıldığına göre, İnönü, 9 Ekim günü mektubu “Maarif Vekáleti’ne”, yani Milli Eğitim Bakanlığı’na havale etti. Milli Eğitim Bakanı, o tarihte Reşid Galip Bey idi.

Albert Einstein ’ın mektubunun alt kısmında ve yan tarafında elyazısıyla üç madde halinde yazılmış bazı notlar bulunuyor. Reşit Galip Bey’e ait olduğunu zannettiğim ve işlek olması dolayısıyla güçlükle okuyabildiğim bu notlarda geçen “Teklif, mevzuat-ı kanuniyemizle …değildir”, “Bunları bugünkü şeráite (şartlara) göre kabule imkán yoktur” şeklindeki ifadelerden, teklifin bakanlık tarafından ilk aşamada kabul edilmediği anlaşılıyor. Türkiye’ye gelen Alman bilimcilerin bu mektupla bir alakaları yoktur.İlk gelenler zaten 1933 yılında Türk üniversitelerinde göreve başlamışlardır.

Albert Einstein’in Türkiye Cumhuriyetine Yazdığı Mektup`un Hikayesi

Ve Atatürk devreye girer

Ancak, Türkiye ’nin bu tarihten hemen sonra onlarca Alman bilim adamını davet edip üniversitelerde görevlendirmesi ve Üniversite Reformu’nun da bu sırada yapılması, Milli Eğitim’in karşı çıktığı teklifin kabulünde çok daha yüksek bir makamın, yani bizzat Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in devreye girmesinin etkili olduğunu düşündürüyor.

Bu konudaki bir diğer kanıt da, Princeton Üniversitesi’nde 1949 yılında Einstein ile görüşen İstanbul Teknik Üniversitesi’nin emekli hocalarından Prof. Dr. Münir Ülgür’ün Cumhuriyet Gazetesi’nin Bilim Teknik Dergisi’ne yaptığı açıklamadır.

Einstein’ın “Atatürk’e Olan Sevgisi ve Saygısını Gösteren” Sözleri

Prof. Dr. Münir Ülgür, “İTÜ tarafından General Electric’te eğitim çalışması yapmak üzere 1948’de ABD’ye gönderildim. Beni General Electric seçti. Çok zor bir kabuldü. Seçim için ABD’den bir profesör gelmiş, beni imtihan ederek ve sonra da benimle bir mülakat yaparak karar vermişti.
“ABD’de 2.5 sene kaldım. Philadelphia ‘da çalışıyordum ve Einstein ‘ın da Princeton Üniversitesi’nde olduğunu biliyordum. Einstein ile görüşmeyi istiyordum ama bunun gerçekleşebileceğine de çok ihtimal veremiyordum.

“1949 yılında bir gün üniversitedeki sekreterine telefon ettim ve görüşme isteğimi bildirdim. Hiç beklemediğim bir şekilde hemen cevap geldi ve Einstein’ın beni beklediği bildirildi.

Einstein Neden Türkiye’ye Gelmedi?

“Eşim ve o zaman 2.5-3 yaşında olan kızımla birlikte Einstein’ın üniversitedeki ofisine gittik. Bizi çok sıcak bir şekilde karşıladı ve bizimle yakından ilgilendi. Küçük kızımı dizine oturttu ve ona piyano çaldı. Onu fevkalade mütevazı bir insan olarak gördük.

Bizi hemen kabul etmesinin nedeni, benim Atatürk’ün bir evladı olmamdı. Konuşmalarımız sırasında Atatürk’ü kastederek ‘Siz biliyor musunuz, dünyanın en büyük liderine sahipsiniz’ dedi. Bir süre daha sohbet eden ikilinin arasında geçen konuşmada Einstein’ın söylediği şu sözler de ilgi çekicidir:
“1930’lu yıllarda Atatürk ‘ten Türkiye ‘deki bir üniversitede eğitim vermek için davet aldım. Ne yazık ki kaderde yokmuş.”

1930’larda bile fazlasıyla meşhur olan Einstein, kendisini kabul eden 3 üniversite olan Oxford Üniversitesi, Caltech Üniversitesi ve Princeton Üniversitesi arasından sonuncusunu seçmiş ve ABD’ye gitmiştir. Einstein, bu tercihini şöyle açıklamaktadır: “Pricenton’ı seçtim, çünkü göreliliği kabul eden ilk üniversiteydi.”

Kaynaklar:

  1. http://www.jewishmag.com/144mag/einstein_turkey/einstein_turkey.htm
  2. https://blog.nationalgeographic.org/2012/05/22/einsteins-letter-to-ataturks-turkey/
  3. http://www.cankaya.edu.tr/duyuru/einstein.php
  4. https://www.haberturk.com/kultur-sanat/haber/609017-einsteindan-ataturke-dramatik-mektup
  5. http://d-scholarship.pitt.edu/11785/1/Dissertation_ETD_April_17%2C_2012_Fixed_2.pdf
(Toplam: 185, Bugün: 1 )

Leave a reply:

Site Footer