Kanserle mücadelede yeni yöntem Nobel Tıp Ödülü’nü kazandırdı |


Dünyanın en zeki bilim insanlarının ilginç alışkanlıkları da var. Örneğin ünlü İngiliz matematikçi, gökbilimci ve fizikçi Newton seksten uzak durmanın yararlarından söz ediyor, Yunan filozof ve matematikçi Pisagor fasulyeyi ağzına sürmüyor, ABD’nin kurucularından Benjamin Franklin çıplak ‘hava banyosu’ yapıyordu. Ama bunların birçoğu safsatadan ibaret olabilir mi? Bilim insanları zekânın genetikle ilgisinin sandığımızdan daha az olduğunu söylüyor. Son veriler, zeki insanları ayıran özelliklerin yüzde 40’ının çevre kaynaklı olduğunu gösteriyor. Yani günlük alışkanlıklarımız beynimiz üzerinde büyük etkide bulunuyor, onun yapısını ve düşünme biçimimizi değiştiriyor. Tarihteki zeki insanlar içinde, deha ile ilginç alışkanlıkların ilginç bileşimine en iyi örneklerden biri Albert Einstein olabilir. Atomdan enerji çıkarmanın sırlarını bulan Alman fizikçinin uyku, beslenme ve hatta giyim alışkanlıklarından, zekâ geliştirme amaçlı ipuçları edinebilir miyiz?  10 saat uyumak mı, kısa kestirmeler mi?
Uykunun beyin için ne kadar yararlı olduğunu biliyoruz. Einstein bunu çok ciddiye alıyordu. Günde 10 saat uyuduğu biliniyor. Bu, bir Amerikalının günümüzde ortalama uyuduğu 6,8 saatin bir buçuk katıdır. Ünlü Amerikalı yazar John Steinbeck şöyle diyordu: “Gece zor gelen bir sorunun, uyku komitesinin girişimiyle sabah çözüldüğü çok görülmüştür.” İnsanlık tarihinin en önemli teorileri arasında yer alan periyodik cetvel, DNA’nın yapısı ve Einstein’in izafiyet teorisinin uyku sırasında ortaya çıktığı söylentileri gerçekten doğru mu? Uyuduğumuzda beynimiz her 90-120 dakikada bir hafif uyku ile rüya gördüğümüz derin uyku arasında gidip gelir. Hızlı göz hareketleri (REM) olarak da bilinen derin uyku safhasının öğrenme ve hafıza bakımından daha çok önem taşıdığına inanılıyordu. Fakat hikâyenin tamamı bundan ibaret değil. “Hafif uyku gizemini koruyor, ama uykunun yüzde 60’ı bu uykudan oluşuyor” diyor Ottawa Üniversitesi’nden nörolog Stuart Fogel. Bu uyku, her biri birkaç saniye süren hızlı beyin aktivitesi ile karakterize olur.  “Ne kadar çok uyursanız bu aktivite o kadar çok tekrarlanır” diyor Fogel. Beyinde ani elektrik enerjisi üretilmesini içeren bu aktivitenin fazla sayıda olması, kişinin ‘akışkan zeka” adı verilen ve yeni sorunları çözme, yeni durumlarda mantığı kullanma ve bağlantıları görme becerisine daha fazla sahip olmasını sağlar. Bu, olguları ve rakamları hatırlama becerisiyle ilgili zekadan farklı, mantık becerisiyle ilgilidir. Einstein’ın okulu sevmemesi ve “bakıp bulabileceğiniz hiçbir şeyi ezberlemeyin” tavsiyesinde bulunmasının nedeni buna bağlanabilir. Ne kadar çok uyursanız o kadar çok sayıda elektrik enerjisi patlaması gerçekleşse de bu fazla uykunun yararlı olduğu anlamına gelmez. Fakat son dönemlerde yapılan bir araştırma, kadınlarda gece uykusunun, erkeklerde ise gündüz kısa süreli kestirmenin mantık kullanma ve problem çözme becerisini geliştirdiğini gösterdi. Fogel, bu enerjiyi üreten orta beyindeki talamus bölgesinin ve beynin yüzeyini oluşturan korteksin bu becerilerle ilgili olduğunu söylüyor. Einstein’in gün içinde düzenli kısa uykulara yattığı biliniyor. Hatta fazla uyumasın diye, koltuğunda elinde bir kaşık ve altında bir tepsiyle uyuduğu, uykuya dalıp da kaşığı düşürdüğü anda uyandığı söylenir.  Her gün yürümek
Einstein her gün yürüyüş yapardı. New Jersey’de Princeton Üniversitesi’nde çalışırken işe yürüyerek gidip geldiği, böylece günde yaklaşık beş km yürüdüğü biliniyor. Aynı şey Darwin için de geçerliydi; o da her gün 45 dakika yürürdü. Yürüyüş sadece vücut sağlığı açısından yararlı değil, aynı zamanda hafızayı ve problem çözme yeteneğini de geliştiriyor. Ayrıca dışarıda yürümenin yaratıcılığı da geliştirdiği biliniyor. Zeki insanlar ne yiyor? Ne yazık ki Einstein’ın olağanüstü zekâsını neyin beslediğini bilmiyoruz. Ama spagetti yediğine dair söylentiler var. İnsan beyni, vücut ağırlığının sadece yüzde 2’sini oluşturmakla beraber enerjinin yüzde 20’sini tüketir (ortalama beyin ağırlığı 1400 gram civarındadır, ama Einstein’in beyni 1230 gramdı). Vücudun diğer kısımları gibi beyin de gün içinde ara ara glikoz gibi basit şekerleri tüketmeyi tercih eder. Bunlar ise karbonhidratlardan elde edilir. Fakat beynin enerji depolaması mümkün değildir. Bu nedenle kanda glikoz seviyesi düştüğünde enerji sorunu başlar. Vücut kortizol gibi stres hormonları salgılar. Bu ise yemek yemediğimizde ortaya çıkan kafa karışıklığı türünden sorunlar ortaya çıkarır. Karbonhidrat oranı düşük diyetlerde de daha yavaş tepki verme ve uzamsal hafızada zayıflama gibi kısa dönemli yan etkiler görülür. Fakat beyin birkaç hafta içinde protein gibi başka enerji kaynaklarına dayanmayı öğrenir. Şeker beyne önemli bir canlılık katar, ama bu sürekli makarna yemek anlamına gelmemelidir. Uzmanlar 25 gram karbonhidratın yararlı olduğunu, ama bu miktar iki katına çıktığında düşünme becerisini olumsuz etkilediğini söylüyor.
Pipo etkisi  Sigara içmenin zararları bugün tümüyle biliniyor. Bu nedenle bu alışkanlığın edinilmesini kimse tavsiye etmiyor elbette. Fakat Einstein sıkı bir pipo tiryakisiydi. Piponun sakinleşmeye ve objektif düşünmeye yaradığına inanıyordu. Tabii o zamanlar sigaranın akciğer kanseri ile bağlantısı bilinmiyordu. Einstein’in ölümünden yedi yıl sonra 1962’de bu ve diğer hastalıklarla bağlantısı kurulmuştu ilk kez. Sigara içmek beyin hücrelerinin yenilenmesini engeller, üst kısmındaki kıvrımları oluşturan ve bilinçle ilgili olan serebral korteksin incelmesine ve beynin oksijensiz kalmasına neden olur. Einstein’in zekâsı pipo alışkanlığı sayesinde değil, ona rağmendir. Fakat bu alanda cevaplanması gereken bir soru daha var. ABD’de ergenlik çağındaki 20 bin genci 15 yıl boyunca izleyen bir araştırmada, yaş, etnisite ve eğitimden bağımsız olarak daha zeki çocukların daha fazla sigara içtiği görüldü. Bilim insanları bunun nedenini bilmiyor. Ayrıca bu sonuçlar her yerde aynı olmayabiliyor. Örneğin İngiltere’de sigara içenlerin IQ seviyesinin daha düşük olduğu belirtiliyor.
Çorapsız gezmek  Einstein’ın ilginç alışkanlıkları arasında çorap giymemesini saymadan geçmek olmaz. Kuzeni ve eşi Elsa’ya yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Çocukken ayak başparmağımın çoraplarımı deldiğini fark etmiş, bu yüzden çorap giymekten vazgeçmiştim.” Yetişkinliğinde ise Einstein’ın kendi sandaletlerini bulamadığında, eşinin arkası açık ayakkabılarını ayağına taktığı söylenir. Giyim tarzının, çorapsız gezmenin Einstein üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu bilmiyoruz. Ancak resmi denebilecek tarzda giyinmek yerine rahat giysilerle sınava girenlerin soyut düşünme alanındaki testlerde daha az başarılı olduğunu gösteren araştırmalar var. Einstein’a soracak olursanız hayatta daha önemli şeyler var. 1955’te LIFE dergisine verdiği röportajda şöyle diyor: “Önemli olan, sorgulamaktan vazgeçmemektir; merak, var olmanın birinci şartıdır.” Kaynak:(BBC)



(Toplam: 41, Bugün: 1 )

Leave a reply:

Site Footer