Kemal Varol Sözleri ve Alıntıları

 

Kemal Varol Sözleri

Yaşlandıkça, ömür tükettikçe, ölüme yaklaştıkça seni unuturum sandım. Unutmadım.

Geçmişinizi unutmayın”, derdi büyüklerimiz, “Kim olduğunuzu unutmayın!

Fakat insanın içinde yarım kalan her şey bir ukdeydi. Tamamlamayınca tamamlanmıyordu insan. Kolu kanadı kırık kalıyordu.

Şu karşıki dağda lambalar yanar sönermiş, içimdeki közü söndüren yok!

Bazen dünya insana batardı. Ne toprak alırdı insanın sıkıntısını ne de kederini yataklar dindirirdi.

Bir hikâye noktalanınca, insanın yüzünü de böyle nokta nokta ölüm lekeleri kaplıyormuş, geç anladım.

Birazcık uyusam, kirpiklerim değse birbirine, yeniden gelir misin rüyama, bir hayali gerçek kılar mısın?

Bir saz âşığı elli diyar gezse de önünde sonunda bir gün Arguvan’a gider.

Sanki bu hayatta onu bir tek kişi sevmiş, onu da kalbine gömmüştü. O kalpte annem için bir tek damarın dahi kan taşımadığını biliyordum şüphesiz.

Bir kitapta, “geç gelen aşk güzeldir” diye bir şey okumuştum vaktiyle. Kitaplar öyledir. Sessizce kitaplıkta dururlar. Ama bir gün açıp bir cümle okur ve yok yere o cümleye veya yalana inanırsın.

Günler geceye, yıllar yıllara, yollar yollara, insan sonunda başka bir insana yazılırdı. Kimsenin yanına yazmadım adımı.

Kadınlar asla unutmazlardı. Bazı adamları ölünce bile affetmezlerdi kadınlar.

Acıkan yanağından, susayan dudağından belli olurdu. Acı çekenin kim olduğunu anlamak içinse gözlere bakmak yeterliydi.

Yıllar ikimiz için aynı işlemiyor çünkü. Sendeki zamanla bendeki bir değil artık.

İhtiyacım olan yegane şey birazcık uyku ve dünya üzerinde kimsenin beni bulamayacağı ıssız bir yer bulup bir süre yalnız kalmaktı. Ama buna izin vermiyorlardı.

Çünkü bazı insanlar birbirlerini acılarından tanırdı ve yara sarmasını ancak canı yananlar bilirdi.

On beş yıl boyunca, duştan her çıktığında koklayamadığım, kuruyunca tarayamadığım saçlarının her bir teli için beni affet!

Çünkü bazı insanlar birbirlerini acılarından tanırdı ve yara sarmasını ancak canı yananlar bilirdi.

Yazmak, konuşmanın susturulmuş, bir kâğıt üzerine hapsedilmiş halinden başka neydi ki zaten.

Adamla kadın asla kavuşamayacaklardı. Böyle şeyler sadece filmlerde olurdu çünkü. İnsan insana muhakkak kavuşurdu yoksa.

İnsan bir hikâye dinlerken çoğunlukla anlatılan hikâyeyi değil, kendi yaşadıklarını düşünürdü.

Bekle demeyeceğim artık. Çünkü ölüler beklenmez. Çünkü ölüler uyumaz. Çünkü ölümün ayakları yoktur.

Dünya iyi bir yer değildi. İçimi bir tek sana açtım. Bir iplik gibi yalnız sana çözüldüm.

Kemal Varol Alıntıları

Ucunda Ölüm Var

Aynalara bakarken gülüyor muyum, ağlıyor muyum, bilemedim. Bildi­ğim, iki büklüm kaldım senden sonra.

Yarası acıtmıyor da, hatırası acıtıyor bazen.

Birbirimizden uzak geçirdiğimiz yılları hangi hikâyeyle düğümleyeceğiz acaba?

Doğa yarasını sarmasını biliyor da, insan bilmiyor.

Bir adam, yetmiş yıl boyunca bir kütük gibi dümdüz yaşadıktan sonra bir gün durduk yere türkü söyleyip ipil ipil ağlıyorsa, bir derdi, başkasıyla kapatamadığı bir hesabı vardır muhakkak.

Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer; kötülük yapanlar yüzünden değil, durup seyreden ve onlara ses çıkarmayanlar yüzünden.

Kelimeler birlik olup ağzına doğru hareket etmek yerine yorgun ve kırgın kalbine yığıldı.

Aşıklar Bayramı

Aramızdan sadece kırık dökük bir zaman değil, telafisi imkânsız koca bir heves de eksilmişti sanki.

Ne kadar az konuşsak, birbirimize sonradan yük olacak ne kadar az anı bıraksak o kadar iyiydi.

“Gözün kederi görmek, kalbin kederi yanmaktır evladım,” dedi babam. “Göz elli kişide kalp birinde kalır,” dedi sonra.

Dinlenmeye, her şeyden kaçıp sessizliğin içine dalmaya, ruhumu ele geçiren bu şehri ve hatıralarını geride bırakmaya her şeyden daha fazla ihtiyacım vardı.

Bakiye

Fermandır: babayla bozgun her çocuk hoyrattır elbet aşklarına.

Kara Sis

Bazı insanlar birbirlerini acılarından tanırdı ve yara sarmasını ancak canı yananlar bilirdi.

Bütün hikâyelerin güzel bitmesi gerekmiyor sanırım. Belki de yarım kalan hikâyeler güzeldir, kim bilir.

Yeryüzüne dağılan tüm kelimeler insan kendinden söz etsin diye vardı belki.

Adalet kavramını onlar, yani galipler icat etmişti. Bir oyun hamuru gibi ellerinde evire çevire canlarının istediğini çıkarıyorlardı o hamurdan.

Sanki kendi başaramadığı bir şeyi başkalarına yaptırtmak, kendisini birilerine öldürtmek, kanını başkalarının ellerine bulaştırmak, böylece varlığıyla değil de olası yokluğuyla başlarına bela olmak istiyordu.

De ki insan bir oyalanmadır dünyada. Oynadık ve bitti. Dışarıda çok kalmış bir çocuk gibi aldık hevesimizi dünyadan. Sonra hepimizi eve çağırdılar. Oyun bitti.

Sahiden Hikaye

Yeryüzündeki bütün çırak ve kalfalar hep geride durmaya yazgılıydı zaten.

Eğer bir hikâyeyi kadınlar da dinleyemiyorsa, o kadar kelimeyi ziyan etmeye gerek yokmuş zaten.

(Toplam: 25, Bugün: 1 )

Leave a reply:

Site Footer