Kümelenme Teorisinin İktisadi Etkileri Üzerine Bir Bakış

Bu metin 03.Eylül .2022 tarihindeki Türkiye Iktisat Kurumu’nun hazırladığı “ICE-TEA2022
8th International Conference on Economics” adlı internasyonal İktisat Kongresi’nde  sunulmuştur.-

KÜMELENME TEORİSİNİN İKTİSADİ ETKİLERİ ÜZERİNE BİR BAKIŞ

ÖZET

1990’dan itibaren yoğunlaşan kümelenme çalışmalarına uzun vakit öncesinde de rastlamak   mümkündür. İşletmelerin coğrafik olarak yığılma özelliği göstermesi bu duruma birçok kentte örnek teşkil etmiştir. Peki, niçin aynı ürünü yada hizmeti üreten birden oldukça sayıda işletme değişik coğrafi alanda ekonomik faaliyetlerini sürdürmeyi istemeyip aynı alanı paylaşırken karşımıza çıkmaktadır? Aslına bakarsak tarihin ilk zamanlarından beri uygulanan kümelenme olgusu üstüne Harvard Üniversitesi iktisat ve yönetim bilimleri profesörü olan Micheal Everett Porter 1990’da Kümelenme Teorisi üstüne emek harcamalar yapmıştır. Kümelenme birbiriyle bağlantılı olan işletmelerin ve kurumların belirli yerlerde coğrafi olarak yoğunlaşmalarıdır. Kümelenmeler, rekabet açısından mühim olan birbiriyle bağlantılı endüstrileri içine alır. Bu şekilde bir arada olmalarının sebebi aslen onların arasındaki rekabetin yanı sıra işbirliğinin de var olmasıdır. Sıkı bir rekabet içinde olsalar da ellerindeki müşteriyi kaybetmemek için biri bir ötekinin işletmesini önererek tüketicinin alanı terk etmesinin önüne geçerler. Kümelenme olgusu üç temel özelliğe haizdir. Bunlar yakınlık, ağ oluşturma ve uzmanlaşmadır. Yakınlık; şirketlerin uzman işgücüne erişim, zımni ve somut bilgilerin değişimi avantajlarından dolayı, birbirlerine yakın mesafede olmalarıdır. Ağ Oluşturma; mahalli tedarikçiler, müşteriler, rakipler, üniversiteler ve araştırma merkezleri arasındaki bağlantıları ve ortak emek harcama ilişkilerini olanaklı kılmaktadır. Uzmanlaşma ise iş bölümünün endüstrideki yansıması olarak düşünülebilir.

Bu çalışmanın ana amaç olarak Porter tarafınca öne sürülen Kümelenme Teorisi’nin işletmeler, bireyler ve iktisat için anlamlandırılmasını sağlamak güdülmüştür. Bu minvalde Geleneksel Konum ve Yığılma Teorileri ile Endüstriyel Bölge şeklinde geliştirilen ilk teoriler daha oldukça kümelenmenin de temeli olan coğrafik yığılmaya vurgu yapılacaktır.  Sonrasında İtalyan Endüstri Bölgeleri ve Yenilikçi Çevreler, Yeni Endüstri Odakları ve Yeni Ekonomik Coğrafya teorileri incelenmiştir.  Bölgesel İnovasyon Sistemleri ve Öğrenen Bölgeler teorileri ile bağlantılar kurulmaya çalışılmış, teorinin gelişimine katkı elde eden tüm bu teorilerin günümüze taşınması adına çözüm önerileri sunulacaktır. İnovasyon terimine değinilip kavramın teoriyle olan bağlantıları açıklanacaktır.

Anahtar Kelimeler: Micheal Everett Porter, Kümelenme Teorisi, Uzmanlaşma, Coğrafi Yığılma, Rekabet.

 A LOOK AT THE EFFECT OF THE CLUSTER THEORY ON ECONOMY

 ABSTRACT

It is possible to come across clustering studies that have intensified since 1990 and also a long time ago. The geographical agglomeration of businesses özgü set an example for this situation in many cities. Why do we come across multiple businesses that produce the same product or service when they do not want to continue their economic activities in different geographical areas and share the same area? In reality, on the clustering phenomenon, which özgü been practiced since the earliest time of history, Harvard University professor of economics and management sciences, Micheal Everett Porter, worked on the Cluster Theory in 1990. Clustering is the geographical concentration of interconnected businesses and institutions in specific locations. Clusters include interconnected industries that are competitively important. The reason why they are together in this way is that there is cooperation as well as competition between them. Even though they are in tight competition, they prevent the consumer from leaving the field by suggesting one another’s business in order not to lose the customer they have. The clustering phenomenon özgü three basic features. These are proximity, networking, and specialization. Proximity is a component that companies are close to each other according to the prons of access to a specialized workforce and exchange of tacit and tangible data. Networking enables connections and collaborative working relationships between local suppliers, customers, competitors, universities, and research centers. Specialization can be thought of as the reflection of the division of labor in the industry.

The main purpose of this study is to make the Cluster Theory that Porter puts forward to be meaningful for businesses, individuals, and the economy. In this way, the traditional location and agglomeration theories and the first theories developed such as the Industrial Zone will be emphasized more geographical accumulation, which is also the basis of the Clustering. Afterward, Italian Industrial Zones and Innovative Environments, New Industrial Focuses, and New Economic Geography theories were examined. It özgü been tried to establish connections with the theories of Regional Innovation Systems and Learning Regions, and solution suggestions will be presented in order to carry all these theories that contribute to the development of the theory. The concept of innovation will be mentioned and its connections with theory will be explained.

Key Words: Micheal Everett Porter, The Cluster Theory, The Spezialisierung, The Geographic Agglomeration, The Rivalry.

1.Giriş

1990’dan itibaren çoğunlukla karşımıza çıkan kümelenme terimine aslen uzun vakit öncesinde de rastlamak   mümkündür. Coğrafik yakınlıkla ekonomik performans arasındaki ilişki  kümelenme teriminin Harvard Üniversitesi iktisat ve yönetim bilimleri profesörü olan Micheal Everett Porter 1990’daki çalışmasına kadar çok da fazla popüler olmadığını söylememiz yerindedir denebilir. Kümelenme genel olarak benzer ve birbirleri ile ilişkili faaliyetleri olan işletmelerin ve kurumların bölgesel yoğunlaşmalarıdır. Bu yüzden kümelenme teorisini ilk olarak coğrafi yığılmayı açıklamaya çalışan teoriler çerçevesinde incelemenin daha anlamlı olduğu düşünülebilir.

Bu çalışmanın ana amaç olarak Porter tarafınca öne sürülen Kümelenme Teorisi’nin işletmeler, bireyler ve iktisat için anlamlandırılmasını sağlamak güdülmüştür. Bu minvalde Geleneksel Konum ve Yığılma Teorileri ile Endüstriyel Bölge şeklinde geliştirilen ilk teoriler daha oldukça kümelenmenin de temeli olan coğrafik yığılmaya vurgu yapılacaktır.  Sonrasında İtalyan Endüstri Bölgeleri ve Yenilikçi Çevreler, Yeni Endüstri Odakları ve Yeni Ekonomik Coğrafya teorileri incelenmiştir.  Bölgesel İnovasyon Sistemleri ve Öğrenen Bölgeler teorileri ile bağlantılar kurulmaya çalışılmış, teorinin gelişimine katkı elde eden tüm bu teorilerin günümüze taşınması adına çözüm önerileri sunulacaktır. İnovasyon terimine değinilip kavramın teoriyle olan bağlantıları açıklanacaktır.

2.Kümelenme Teorisini Idrak etmek

Kümelenme birbiriyle bağlantılı olan işletmelerin ve kurumların belirli yerlerde coğrafi olarak yoğunlaşmalarıdır.Kümelenmeler,rekabet açısından mühim olan birbiriyle bağlantılı endüstrileri içine alır. Bu şekilde bir arada olmalarının sebebi aslen onların arasındaki rekabetin yanı sıra işbirliğinin de var olmasıdır. Sıkı bir rekabet içinde olsalar da ellerindeki müşteriyi kaybetmemek için biri bir ötekinin işletmesini önererek tüketicinin alanı terk etmesinin önüne geçerler.Kümelenme olgusu üç temel özelliğe haizdir. Bunlar yakınlık, ağ oluşturma ve uzmanlaşmadır. Yakınlık; şirketlerin uzman işgücüne erişim, zımni ve somut bilgilerin değişimi avantajlarından dolayı, birbirlerine yakın mesafede olmalarıdır. Ağ Oluşturma; mahalli tedarikçiler, müşteriler, rakipler, üniversiteler ve araştırma merkezleri arasındaki bağlantıları ve ortak emek harcama ilişkilerini olanaklı kılmaktadır. Uzmanlaşma ise iş bölümünün endüstrideki yansıması olarak düşünülebilir.

Kümelenme teorisine tesir eden teoriler oldukça geniş ve ayrışık bir görünüm sergilemekte olup kümelenme teorisinin her yönüyle anlaşılmasına temel teşkil etmektedir. Bu teorilerden ilki Tarımsal Lokasyon Teorisinin temellerini atan von Thünen (1826), Endüstriyel Lokasyon Teorisini ortaya koyan Alfred Weber (1909) ve şehirlerin yerleşimlerini açıklamaya çalışan Christaller (1933) ve Lösch’ün (1939) çalışmalarına dayanan Geleneksel Konum ve Yığılma Teorileridir. Sonrasında Marshall (1890) mal yada hizmet piyasasında sanayi yoğunlaşması sonucunda, endüstriye yeni giren işletmenin öncekilerin maliyetlerinde azalma meydana getireceği görüşü ile coğrafik yığılmayı başka bir boyutta incelemiştir. Becattini (1979) Marshall’ın görüşlerinden de etkilenerek yığılmanın toplumsal boyutunu da hesaba katmıştır. Yeni Endüstri Odakları çeşitli araştırmacıların görüşleri ile şekillenmiş olsa da Yenilikçi Çevre Yaklaşımının etkilerini taşımaktadır. Krugman, Yeni Ekonomik Coğrafya’da Marshall’ın (1890) görüşlerini esas almıştır. Porter’a (1990) kadar kümelenmeden değil daha oldukça coğrafik yığılmadan bahsedilen bu emek harcamalar kümelenme teorisinin alt yapısını oluşturmaktadır. Bu yaklaşımların ortak özelliği coğrafik yığılmanın maliyet etkinliğini çoğaltması ile ölçek ekonomisinden yarar sağlanabileceği varsayımıdır.

3)Geleneksel Konum ve Yığılma Teorileri

Coğrafi yoğunlaşmayı açıklamaya ilk katkıyı geleneksel konum teorileri elde etmiştir. Konum teorisi geleneksel ekonomik analizlerde yer unsurunun ele alınmamasına tepki olarak geliştirilmiş olup üç mühim çalışmaya dayanmaktadır. Bunlardan ilki, tarımsal lokasyon teorisinin temellerini atan von Thünen, diğeri endüstriyel lokasyon teorisini ortaya koyan Alfred Weber sonuncusu ise bir piyasa merkezi olarak şehirlerin yerleşimini açıklamaya çalışan Christaller-Lösch tarafınca meydana getirilen çalışmalardır (Fujita vd., 1999:26).

Geleneksel konum teorisinin kökeni, bir Alman arazi sahibi olan J. H. von Thünen’in 1826 senesinde yayımladığı eserine kadar gitmektedir (von Thünen, 1966). Konum teorisinin kurucusu olan von Thünen’in ortaya koyduğu Tarımsal Arazi Kullanım Modeli/Teorisi dünyanın ilk coğrafi teorisi/modeli olarak da anılmaktadır (Wheeler vd., 1998:305). von Thünen, merkezi bir şehrin çevresinde gelişen tarımsal arazi kullanımının özelliklerini coğrafi mesafe, ulaşım maliyetleri ve arazi fiyatlarını göz önüne alarak açıklamaya çalışmıştır. von Thünen analizinin sonucunda tarımsal üretimin ve arazi kullanımının mekânsal düzeninin merkezi bir şehirden (şu demek oluyor ki piyasadan) çevreye doğru bir takım dairesel halkalar şeklinde gelişme gösterdiğini ortaya koymuştur. Modele bakılırsa bahçecilik ve süt üretimi şeklinde getirisi yüksek faaliyetler pazara yakın konumlanırken, hayvancılık şeklinde daha azca gelir getiren faaliyetler pazara uzak konumlanmaktadır (vom Hofe ve Chen,2006:5).

4) Endüstriyel Bölgeler Teorisi

Günümüzdeki küme terimine en yakın kavrama ilk kez Marshall’ın Principles of Economics (1890) adlı eserinde yer verilmiştir. Endüstriyel bölge olarak tanımlanan bu terimi Marshall, belirli bir sektörde etkinlik gösteren işletmelerin iyi tanımlanmış ve nispeten ufak bir coğrafi alanda yığılmaları olarak tanımlamıştır (Sîrb,2013:318). Geleneksel yerleşim ekonomistlerinden değişik olarak bir tek tek bir firmanın konumlanmasından oldukça ortak konumlanmanın yararları üstünde durmuştur. Alfred Marshall’ın kapsamlı yaklaşımı, endüstrilerin coğrafi yoğunlaşmalarını açıklamada daha çok dikkat çekmiştir. Marshall’a bakılırsa işletmeler mühim ölçek ekonomileri elde edebilecekleri yerlerde konumlanırlar. Ölçekler dışsal ve içsel olmak suretiyle iki gruba ayrılmıştır. Dışsal ölçek ekonomileri endüstriyel gelişmeyi ve bölgesel yoğunlaşmayı sağlar (Potter ve Watts,2014:604). İçsel ölçek ekonomisi ise organizasyonel ve yönetimsel etkinlikle ilgilidir. Dışsal ölçek ekonomilerinin bir sonucu olan endüstri kümesi, küme içinde olanların etkinliğini ve verimliliğini artırır.

5) İtalyan Endüstri Bölgeleri ve Yenilikçi Çevreler Teorisi

1960’lı yıllara gelindiğinde, Marshall’ın 1900’lerin başlarında ortaya koymuş olduğu görüşler, sanayi terimi çerçevesinde kuramsal analizleri destekleyici unsur olmuştur (Sforzi, 2002:442). Marshallyan Endüstriyel Bölge, İtalya’da Üçüncü İtalya2 olarak da adlandırılan bölgeler ile yine gündeme gelmiştir (Morgan, 2004:38). İtalyan Endüstri Bölgeleri ve Yenilikçi Çevreler temelde Marshall’ın görüşlerine dayanan yaklaşımlar olsa da farklarının ve küme teorisine yaptıkları en mühim katkının toplumsal ilişkiler, itimat, ortak bir kültürü paylaşmak şeklinde erkek oyuncular arasındaki iş birliğini artıran kavramlar üstünde durulması bulunduğunu söylemek mümkündür. Aslına bakarsan söz mevzusu kavramlar da bölgesel inovasyonu artıran özelliklerin başlangıcında gelmektedir.

6) Yeni Endüstri Odakları Teorisi

Çeşitli araştırmacıların katkısıyla şekillenen bu yaklaşım 3 olay çalışmasına dayanır. Bu emek harcamalar üçüncü İtalya, Silikon Vadisi ve Cenup Paris bölgesindeki Bilimsel kent 2 çalışmalarıdır ve bu alanların bazı ortak özellikleri vardır. Bunlar: Coğrafik yığılma, esnek üretim sistemleri (pazar koşullarına hızlıca uyum sağlayabilen sistemler), iş gücünün toplumsal bir bölümünün varlığı, dışsal ölçek ekonomileri, yüksek yaşam standardı ve iş ortamının elverişli olmasıdır.

Yeni endüstriyel bölgeler bir tek üretim sistemlerinin yığınlaşmasını değil bununla beraber çeşitli etkenlerle toplumsal düzenleme sistemi de ihtiva eder (Storper ve Scott,2003,s.582).

Bu etkenler:

  • Endüstriyel sistemlerde firmaların ileriye ve geriye doğru bağlantıların dinamikleri
  • Birden fazla işyeri çevresinde yoğun mahalli işgücü piyasalarının oluşumunu ve Öğrenmenin ve inovasyonun tesirini artıran mahalli bölgesel varlıkların (ve ağların) oluşmasıdır.

7)Yeni Ekonomik Coğrafya Teorisi

Iktisat ve internasyonal tecim teorilerinden gelen Krugman (1991), internasyonal tecim teorilerindeki kavramlar üstünde inşa edilen ve yeni ekonomik coğrafya olarak isimlendirilen yaklaşımın ardındaki mimar olmuştur (Fujita vd., 1999; Krugman, 2000). Krugmanın coğrafyayı genel ekonominin içinde canlandırmasının arkasındaki genel ve kısa düşünce şu ifadelerde görülebilir (Krugman, 2000,s.49): ―Marstan -ya da gerçek dünyadan- bir adam ekonomik coğrafya ve internasyonal tecim teorilerinin birbirinden kati çizgilerle ayrılmış alanlar olmasına şaşıracaktır” Yeni ekonomik coğrafya (YEC) paradigmasının amacı coğrafi mekânda meydana gelen oldukça çeĢitli ölçeklerdeki ekonomik yığılmanın/kümelenmenin oluşumunu monopolistik rekabet, dıĢsal ekonomiler ve artan getiriler şeklinde mikro ekonomik kavramlar çerçevesinde matematiksel modellemeler kurarak açıklamaktır (Fujita ve Krugman, 2004, s.140). Ekonomik faaliyetlerin yığınlaşması yada kümelenmesi değişik coğrafik faaliyetlerde ve değişik seviyelerde olabilir.

6)Kümelenme Teorisi

Küme yaklaşımı çeşitli sanayileşmiş ülkelerde yapılmış olan ulusal rekabetçilik çalışmalarıyla 1980‘lerin sonlarına doğru adım atmıştır. Çalışmanın sonucunda Porter herkesçe malum Ulusların Rekabet Üstünlüğü (1990) isminde kitabını çıkarmıştır. Kitap Porter‘ın stratejik yönetim ve organizayonel iktisat alt yapısından ve 1980‘lerin sonu 1990‘ların başlangıcında geliĢen (Freeman, 1987; Lundvall, 1992; Nelson, 1992; Edquist, 1997) inovasyon ekonomisine dair düşüncelerinden oldukça etkilenmiştir. 1990‘daki kitabında Porter küme terimini coğrafik bağlamda kullanmıştır. Endüstrilerin kümeleri üstünde durmuş sonraki çalışmalarında da coğrafik boyutu eklemiştir. Bulgularına bakılırsa ulusların rekabet üstünlüğü coğrafyayla da oldukça ilişkilidir. Porter kümeleri şu şekilde tanımlanmıştır: “Kümelenme birbiriyle bağlantılı olan işletmelerin ve kurumların belirli yerlerde coğrafi olarak yoğunlaşmalarıdır. Kümelenmeler, rekabet açısından mühim olan birbiriyle bağlantılı endüstrileri ve öteki kurumları içine alır. Bunlar bileşen, makine ve hizmet elde eden ihtisaslaşmış tedarikçileri ve ihtisaslaşmış altyapı sağlayıcılarını kapsar. Kümelenmeler genel anlamda dikey olarak tedarik yayınlarını ve müşterileri, yatay olarak tamamlayıcı ürünler üretenleri ve kabiliyetler, teknoloji yada ortak girdi kullanımı yönünden ilgili olan sanayilerdeki işletmeleri kapsayacak şekilde genişler. Son olarak, kümelenmeler kamu kurumlarını ve üniversiteleri, standart belirleyici ajansları ve danışmanları, mesleki eğitim kurumlarını ve sendikalar şeklinde ihtisaslaşmış eğitim, öğretim, araştırma, informasyon ve teknik destek elde eden öteki kurumları kapsar (1998a,s.78). Bir kümenin coğrafik kapsamı tek bir kent, eyalet yada ülke olabileceği şeklinde komşu ülkelerde olabilir (1998b,s. 199). Porter‘ın (1990) küme tanımının kökleri, ülkelerin rekabet üstünlüğünün dört faktörden (şirket stratejisi, şirket yapısı ve rekabet; girdi koşulları; talep koşulları ve ilgili ve destek endüstriler) oluşan ulusal rekabet elmasına dayandığını ifade etmiş olduğu çalışmasına dayanmaktadır.(Elmas Modeli)

Porter‘a (1998a) bakılırsa kümeler, kapsamına ve fonksiyonlarına bakılırsa 2 boyutta incelenebilir.  Kümeleri oluşturan erkek oyuncular: Porter bir kümenin genel olarak Ģu öğelerden oluĢtuğunu ifade etmiştir. Hususi girdilerin tedarikçileri, endüstriye özgü altyapı sağlayıcıları, müşteriler ek olarak sektöre özgü kabiliyetlerle, teknolojilerle yada ortak girdilerle ilgili işletmeler de kümede yer almıştır. Ek olarak birçok küme endüstriye özgü eğitim ve informasyon veren, araştırma meydana getiren ve teknik destek elde eden kamu ve öteki kuruluşlardan (üniversiteler, standart enstitüleri, beyin takımları, mesleki eğitim sağlayıcıları ve tecim birlikleri) oluşur (s.78). ii. Erkek oyuncular arasındaki bağlar: Porter erkek oyuncular arasındaki işbirliğinin ve rekabetin büyümeyi, inovasyon faaliyetlerini ve rekabet enerjisini artıracağını ifade etmiĢtir. Ona bakılırsa bu artış 3 yolla gerçekleşir a) İŞletmelerdeki üretkenliğin artmasıyla b) inovasyonu yönlendirmesi ve ilerleme hızını artırmasıyla ve c) yeni işletmelerin oluşumunu teşvik etmesiyle.

8) Bölgesel İnovasyon Sistemleri ve Öğrenen Bölgeler

Porter‘ın yaklaşıma benzer olarak bölgesel inovasyon sistemleri (BIS) ve öğrenen bölgeler literatürü ulusal inovasyon sistemi (UIS) literatürü (Freeman, 1987; Lundvall, 1992; Nelson, 1992; Edquist, 1997) ile 1990‘ların sonunda ortaya çıkmıĢ olup temel mantığı, ülkeler arası farklılıkların bölgeler içinde da olabileceğidir. BIS yaklaĢımına meydana getirilen en mühim katkılar Cooke (1992), Braczyk ve ötekiler (1998), Cooke ve Morgan (1998) ile beraber Cooke ve ötekilerden (2004) gelmiĢtir. Bölgesel İnovasyon Sistemi; ortaklaşa öğrenmeyi ve devamlı yeniliği teşvik eden ve firmalar arası iletişimin kuvvetli olduğu, sosyo-kültürel yapı ve kurumsal çevrenin oluşturduğu bir bütündür (Jain,2005:.3). Daha geniş bir tanıma bakılırsa bölgesel inovasyon sistemi; firmaların, kurum/kuruluşların ve hükümetlerin, ortaklaĢa ya da bireysel olarak, bölgesel düzeyde inovasyonun desteklenmesine iyi mi katkıda 16 bulunduklarını açıklamaya yönelik bir kavramdır. Bu tip bir inovasyon ağı, firmalar, araştırma ve teknoloji ajansları, inovasyon destek kuruluşları, risk sermayesi şirketleri ve mahalli/merkezi hükümet kurumlarından oluĢmaktadır. Bu kurumlar arasındaki bağlantılar, bilginin rekabet üstünlüğüne dönüştürülmesi açısından oldukça önemlidir.

SONUÇ

Kümelenme emekleri daha oldukça 1990’lardan itibaren adım atmıştır. Fakat öncesinde herhangi bir endüstri kümesi yoktur şeklinde bir görüşe tutulmak da yanlış olacaktır. Zira kümelenmenin esası olan coğrafik yığılmanın geçmişi uzun vakit öncesine dayanmaktadır. İşletmeler her dönemde çeşitli avantajlara haiz olacakları düşüncesi ile coğrafik yığılma özelliği göstererek kümelenmeye temel teşkil etmişlerdir. Kümelenme teorisine katkı yaptıkları düşünülerek ele alınan Geleneksel Konum ve Yığılma ile Endüstriyel Bölge Teorileri genel olarak maliyet etkinliği sağlamak amacıyla işletmelerin bölgesel yoğunlaşma eğiliminde olduklarını ifade eder. Maliyet etkinliği taşımada, kaynaklara ulaşmada yada pazara ürün sunmada olabilir. Buna bakılırsa bu teoriler bir tek işletmelerin bölgesel yoğunlaşma nedenlerine değinmişlerdir. Sadece hemen sonra gene bu teorilere de dayanan İtalyan Endüstri Bölgeleri ve Yenilikçi Çevreler, Yeni Endüstri Odakları ve Yeni Ekonomik Coğrafya yaklaşımları coğrafik yığılmanın statikliğini erkek oyuncular arasındaki ilişkileri de göz önüne alarak dinamik bir açıdan ele almışlardır. Ekonomik küreselleşme ve bölgesel yerelleşmenin eşanlı gelişmeler olması endüstriyel kümelenmelerin daha oldukça ehemmiyet kazanmasına yol açmıştır. Buradan ekonomik kalkınma süreci açısından endüstriyel küme politikalarının tasarımı ve yürütülmesinde köktencilik bir görüş açısı değişiminin lüzumlu olduğu sonucu çıkmaktadır. Bu durum için de siyaset yapıcıların kümelenme stratejilerini uygulamaya koymaları yerinde bir karar olacaktır.

KAYNAKÇA

Fujita, M., Krugman, P., & Venables, A. J. (1999). Spatial Economy. Cambridge: MIT Press

Jain, A. (2005). The Regional Innovation Sysmtes in the City of Casey: Prospective Evaluation. Deakin University School of Accounting, Economics and Finance Working Paper No: 2005-22, 1-16.

Morgan, J. Q. (2004), The Role of Regional Industry Clusters In Urban Economic Development: An Analysis of Process and Performance (Yayınlanmamış Doktora Tezi). Raleigh: North Caroline State University

Potter, A., & Watts, H. D. (2014), Revisiting Marshall’s Agglomeration Economies:Technological Relatedness and the Evolution of the Sheffield Metals Cluster, Regional Studies, 48(4):603–623.

Sîrb, L. (2013), The Organizational Benefits Generated By The Membership To A Conglomerate Of Regional Clustering Type. The Implications Of “Roşia Montană Project” on Creating A Mining Cluster In The “Apuseni Mountains” Area From Romania, Oeconomica, 15(1):318-332.

 

(Toplam: 29, Bugün: 1 )

Leave a reply:

Site Footer