Gençlerle Başbaşa – Ali Fuat Başgil

Gençlerle Başbaşa – Ali Fuat Başgil

Ali Fuat Başgil, bir ilim adamı olmasına karşın onun en fazlaca okunan eseri “Gençlerle Baş Başa” adlı kitabı olmuştur. Yazar bu eserinde “babacan ve sevecen” bir üslup yakalamış ve gençlere öğütler vermiştir. Bu öğütler daha fazlaca onun yaşadıkları tecrübelerden oluşmaktadır.

Üslup olarak Yusuf Has Hacip ve Ali Şir Nevai şeklinde eski Türk bilgelerini hatırlatan Başgil, kendini milletine karşı görevli hissetmiş ve gençlerin iyi yetişmesi, hatalardan mümkün olmasıyla birlikte korunması için yılların birikiminden yararlanarak böylesine güzel bir yaratı ortaya koymuştur.

Yapıt 7 bölümden oluşur. Bunlar sırasıyla;

  1. Muvaffak Olma Yolunun Tehlikeleri ve Düşmanları
  2. Muvaffak Olmanın Şartları
  3. Terbiyenin Ruh ve Karakter Üstündeki Tesiri
  4. Muvaffakiyet (Başarı)
  5. Verimli Emek harcama
  6. Emek harcama Yaşamının Kanunları
  7. Muvaffak (Başarı göstermiş) Olmanın Kanunları.

Gençlerle Başbaşa’dan

Muvaffak Olma Yolunun Tehlikeleri ve Düşmanları

Yetişme ve muvaffak olma yolunun genç yolcusu! Bil ki tuttuğun yolda birçok tehlikeli geçitlerin ve yol kesen düşmanların vardır. Gerçi bunlara yalnız sen değil, yaşam yolunun her yolcusu rastlayabilir. Fakat bu düşmanlar, senin şeklinde yaşamın hemen hemen eşiğindeki tecrübesiz masumlara musallat olmayı (sataşmayı) fazlaca sever. Senin bunlarla pençeleşecek ve bu düşmanları alt edecek silahın yok değildir. Elverir ki sen bu silahları kullanabilesin. Kullanmayı bilmez de bir kez alt olursan, tekrar belini kolayca doğrultamazsın. Müsaade et, et de sana, öncelikle yolunu bekleyen düşmanları ve rastlayacağın tehlikeleri göstereyim.

1-Muvaffakiyetin ilk düşmanı tembelliktir.

Muvaffak olma yolunda senin ilk büyük düşmanın tembelliktir. Burada sana tembelliği tanım edecek değilim. Onu sen, ben, tamamımız azca fazlaca tanırız. Zira, öteden beri denilegeldiği şeklinde “İnsan tembel bir hayvandır.” Yalnız ben sana şunu söyleyeceğim ki tembellik insan karşısına çıkıp da mertçe savaşan bir düşman değildir. Tersine, eski peri hikâyelerindeki kahramanlar şeklinde şekilden şekle girecek ve bin bir hile kullanarak alt etmeye çalışan bir namerttir (korkaktır). Tehlikenin büyüklüğü de buradan gelmektedir.

Tembelliğin yerine, adamına ve çağına nazaran girmediği kalıp yoktur. Her insanın mizacına nazaran tavır alır ve konuşur. Lügatımızda almış olduğu çeşitli adlar de onun bu sinsiliğini gösterir. Tembelliğin adı havaîliktir. Bir adı gevşeklik, bir adı hoppalık ve züppelik, bir adı uyuşukluk, üşengeçlik, keyfine düşkünlük, tenseverliktir. Tembellik her insanın karşısına devamlı aynı kılıkta çıkmaz. O mesleksiz erkek oyuncu şeklinde daima rol değiştirir. Kimi zaman samimi ve iyiliği sever bir dost tavrı alır. Kimi zaman en meşru (kanuna uygun) bir mazeret kılığına girer; hasta olur, bitkin düşer ve herkesi hâline açındırır. Kimi zaman tatlı bir üslupla konuşur ve gönül çeler. Onun kandırıcı bir felsefesi ve safsata ilmeklerinden örülmüş bir edebiyatı vardır. Tembelliğin kitabından sana bazı parçalar okuyayım da dinle:
– Adam sen de. Çalışanlar ne olmuş sanki?
– Üzme kendini şu ölümlü dünyada çalışmak yıpranmaktır.
– Yaşam söylediğin bir şanstır.
– Şansın var ise, her şeyin var anlamına gelir.
– Şansın yoksa kendini parçalasan da bir şey olamazsın.
– Esasen suyu getiren de testiyi kıran da bir.
– Sen testiyi kır, suyu başkaları getirsin de afiyetle iç.
– Hem bir işin olacağı var ise sırt üstü yatsan da olur, olacağı yoksa yırtınsan da olmaz.
– Hele dursun bakalım, şimdi şöyleki yaslan da yarın sabah yaparsın.
– Hem sana çalışmak yaramıyor; iştahın kaçıyor, neşen sönüyor.
– Alışkanlık bu ya, ben tüm yıl kitabı, defteri koltuğumda gezmekten; hele kütüphane köşelerinde pineklemekten hoşlanmıyorum.
– İmtihanlara şöyleki yirmi gün kala kafayı vurur, dersleri hazırlar ve imtihanları mis şeklinde geçerim.
– Nedense benim yalnız sınav üstü zihnime bir açıklık geliyor; yıl içinde sanki uykudayım.
– Hem de hacet (lüzumu var) muvaffak olanın ve olmayanın gideceği yer mezarlık değil mi?
– Dünyaya insan bir kez gelir; yaşamdan kâm almaya (zevkini çıkarmaya) bak.
Tembelliğin kitabında daha neler ve ne yaveler (boş sözler) var. Bildiğin şeylerle başını ağrıtmayayım. Yalnız şunu söyleyeyim ki eğer tembel isen ve tembelliğin uzvi (bedene ilişik) bir hastalıktan ileri gelmiyor da ruhi bir gevşeklik, uyuşuk, üşengeçlik, hoppalık ve havaîlik (önemsememek) şeklinde ise iradeni kullanmak suretiyle muvaffakiyetin bu düşmanını yenebilirsin. Eğer bedeni bir arızan var ise bunun ilacını hekimler bilir.

2-Muvaffakiyetin bir öteki düşmanı fena arkadaştır.

Genç dostum! Gittiğin yolda ikinci bir tehlikeli düşmanın da fena arkadaştır. Arkadaşın kötüsü, güvenilir ol ki bir gencin karşılaşacağı kötülüklerin en kötüsüdür. Ve her fenalık şeklinde o da kurnaz ve maskelidir. Hem maskesini oldukça maharetle (ustalıkla) vurunur. Dost ağzı kullanır. Seni esirger ve yardımına koşar görünür. Seni kendisine imrendirmek için yapmadığı şaklabanlık kalmaz. Tembellik senin içindedir ve sana senin ağzınla konuşur. Arkadaşın kötüsü ise sana kendi ağzını kullanır ve seni tembellikten daha acele kendine bağlar. Esasen tembelliğin işi asma, hoppalığa ve züppeliğe düşme şekli çoğu kez fena dost telkinleri (aşılamaları) ile adım atar. Ve süre ile itiyat (alışkanlık) hâlini alarak içimizde yerleşir. Fena arkadaşın yaman felsefesi vardır. Sana her fırsatta gerek sözleriyle ve gerek hâl ve tavrıyla telkin ve yeniden eder:

– Gençliğini yaşa, kardeşim, bu gençlik devamlı ele geçmez. Sana nasihat verenler vaktiyle günlerini yaşayıp da şimdi senin güzel gençliğini kıskananlardır, aldırma eğlenmeye bak. Daha neler demez ki.

Arkadaşın kötüsü çalışanlardan rahatsız olur, muvaffak olanları asla belli etmeden imrenir, muvaffak olmayı küçümsemek ve alaya almak suretiyle intikam alır. Seni kendine benzetmek ve kendi düşmüş olduğu çukura sürüklemek için başvuracak umar arar. Sözleri ile ve yaşayış seçimi ile içsel enerjini kırar ve sende haince bir ruhi gevşeklik yaratır. Sözün kısası, inan ki fena dost bir gencin hayatında rastlayacağı en büyük bahtı karalıktır. Hele tembellikle arkadaşın kötüsü birleşir de yakana ikisi birden yapışırsa, her biri bir ömre yeten bu iki şerir (fenalık işleyen) düşmandan kendini kurtarma fazlaca güç olur.

Sözlerime kulak ver; dost olacağın kimsede arayacağın şartlar; çalışkanlık, dürüstlük ve iyilikseverlik olsun. Bu meziyetlerle (üstün özelliklerle) bezenmiş olan bir insan, öteki tüm iyi vasıfları (özellikleri) da haiz (haiz) anlamına gelir. Bunu unutma ve bu şartı bulamadığın kimse ile sakın dost olma.

Emek harcama Yaşamının ve Umumiyetle Muvaffak Olmanın Kanunları

Emek harcama yaşamının umumî kanunları:

Okuyucum! Her işin ve mesleğin kendi bünyesine mahsusu emek harcama ve işleme usul ve kaideleri vardır ve bunu meslek sahipleri bilir. Bir de fizik ve fikri her nevi iş ve emek harcama yaşamının ve umumiyetle muvaffak olmanın, düşünen aklın ve şaşmaz kanunları hâlinde, bazı umumi ve rasyonel (akılcı) düsturları (ilkeleri) vardır ki ben burada bunlardan benim bildiğim kadarını hülasa edeceğim:

  • Çalışmak için uygun gün ve saat bekleme. Bil ki her gün ve her saat çalışmanın en uygun zamanıdır.
  • Çalışmak için uygun yer ve köşe arama. Bil ki her yer ve her köşe çalışmanın en uygun yeridir.
  • Bir günde ve bir zamanda yapman lazım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi şeklinde işi de kendine yeter.
  • Bir zamanda yalnız tek bir iş yap, yalnız bir ders, bir kitap, hatta bir fasıl üstünde çalış.
  • Ta ki dikkatin ve kuvvetin yayılıp zayıflamasın. Bir zamanda birden fazla iş yapayım diyen, hiçbirini tam ve temiz yapması imkansız. Dünyaca tanınmış olan büyük İslam mütefekkiri İmam-ı Gazali’ye “İhya-i Ulûm (İlimlerin Tekrardan Canlandırılması) adlı çok önemli eserini iyi mi bir emek harcama ile vücuda getirdiğini sormuşlar: Bir zamanda yalnız bir fasıl, bir bahis, bir sorun üstünde çalıştım, demiş.
  • Başladığın bir işi, bir dersi, bir kitabı, bir vazifeyi yapmış olup bitirmeden başka bir işe, derse, kitaba ve vazifeye başlama. Yarıda kalan iş, başlanmamış anlamına gelir.
  • Bir günün işini, dersini, vazifesini bitirdikten sonrasında ertesi gün ne iş yapacağına karar ver. Ya da, asla eğer olmazsa çalışmaya başlamadan evvel, hangi iş, ders, kitap üstünde çalışacağını düşünüp kararlaştır ve çalışmaya bu kararla otur.
  • Bir işe başlamadan, bir dersi öğrenmeye, bir kitabı okumaya oturmadan evvel düşün ve çalışman için lazım olan şeyleri yanında ve elinin altında bulundur. Ta ki, ikide bir kalem, kâğıt aramaya kalkıp da dikkatin dağılmasın.
  • Çalışmaya oturduğun süre tıpkı ateş hattında düşmanı gözetleyen bir asker şeklinde uyanık ol ve dikkat kesil. Ve tüm ruhi ve bedenî kuvvetinle kendine işe ver.
  • Bir işe başlamadan evvel o işi, dersi, vazifeyi, kitabı en kısa bir zamanda, en kolay ve en temiz bir surette iyi mi yapmak, iyi mi öğrenip etüt etmek mümkün bulunduğunu iyice düşünüp hesapla.

Genç dostum. Yukarıda sıraladığım düsturları okuyup unutasın diye değil; kulağına küpe yapasın ve ileride beni anla diye yazdım. Senden beklediğim, beni hayırla anmandır.

(Toplam: 1, Bugün: 1 )

Site Footer