Gurbet Hikâyeleri – Refik Halit Karay

Gurbet Hikâyeleri – Refik Halit Karay

Gurbet Hikâyeleri, Refik Halit Karay‘ın 17 hikâyesinin yer almış olduğu 1940 senesinde piyasaya çıkan hikâye kitabı.

1. KİTABIN KONUSU :

Kitabın konusunu bir yada birden fazla kişinin başından geçmiş, yaşanmış vakalar oluşturmaktadır. Memleket özlemi mevzusu kitapta çokça işlenmiştir.

2. KİTABIN ÖZETİ :

Eskici:

Hasan isminde bir çocuk vardır ve İstanbul’da yaşamaktadır. İstanbul’da yaşarken anne ve babasını yitirmiş, asla yakın akrabası kalmamıştır. Yöre halkı Hasan’ı Filistin’e halasının yanına göndermeyi uygun görmüşlerdir. Hasan’ı vapura bindirip Filistin’e gönderirler.

Halasının yanına giden Hasan, o yörenin diline yabancı olduğundan asla kimsyle konuşmaz. Bigün halasının evine ayakkabıları onarım için bir eskici gelir ve Hasan onun karşısına oturarak onu seyretmeye adım atar. Hemen sonra eskiciye çiviler ağzını acıtmıyor mu?’ der. Eskici ilkin çocuğun Türkçe konuşmasını garipser. Hemen sonra sen nerelisin diye sorar. Hasan anlatmaya adım atar. Asla durmadan konuşmaktadır. Eskiciyle birlikte memleketlerinden bahsederler. Eskicinin işi bitmiş, gitme zamanı gelmiştir. Ayrılırken hasan oldukca ağlar fakat elinden hiçbirşey gelmez.

Köpek:

Osman memleketinden uzun süre ilkin ayrılır ve Lübnan’da çalışmaya adım atar. Osman kimselerle konuşmayan oldukca yalnız biridir. Bigün gene işe çıkmışken arkasına bir köpek takılır. Ona bakınca onunda memleketinden uzak bulunduğunu düşünür. Köpeğin kaderinin kendisine benzediğini düşünerek onu yanına alır. Artık her yere onunla gider olmuştur. Köpek, Osman’ın yanına geldiğinden beri kilo alır, Osman’la oynamaya onu sevmeye adım atar.

Bigün Osman’ı Lübnan’da zabitler yakalar. Yasak olarak çalıştığından dolayı onu kent dışı etmek isterler. Fakat köpeğin onunla birlikte gitmesini istemezler. O zamanlar hayvanların hastalık bulaştırma tehlikesi olduğundan, onları kent dışı etmek yasaktır. Bu yüzden Osman’ı köpeksiz kent dışı ederler. Osman oldukca üzülür hatta ayrılırken köpekle bile vedalaşır. Köpek ağlamaklı olmuştur fakat bir şey yapması imkansız. Osman’ın eski neşesi artık kalmamıştır. Alınyazısı gene ona kazığını atmıştır.

Testi:

Ömer isminde bir genç Lübnan’da şoförlük yapmaktadır. Bir akşam otomobiline üç bedevi biner ve ondan derhal bir doktora gitmesini isterler. Adamlardan biri nefes alırken güçlük çekmektedir. Ömer merak edip nesi bulunduğunu sorar. Bedevilerden tyaşlıca olanı yanındakinin testşden su içerken, testinin içine düşmüş olan bir arının boğazına kaçarak onu soktuğunu söyler.

Lübnan halkı o zamanlar hastalık bulaşır korkusuyla bardak kullanmaz, testiyle içerlerdi. Testiyle içerken de ağızdan birkaç parmak yukarıdan akıtarak içrelerdi. Bu tür vakalar orada oldukca sık olurdu.

Adam bir ara nefes almamaya adım atar. O sırada ömer hekim yazılı bir yerde durur ve adamı içeri taşırlar. Fakat hekim birkaç saat ilkin hayata gözlerini yummuştur. Arı tarafınca sokulan adamda aradan oldukca geçmeden doktorun yanında yerini alır.

3. KİTABIN ANA FİKRİ :

Kitapta, insanoğlunun memleketi kadar güzel bir yere haiz olamayacağı, onun kıymetini, ondan uzak kalanların daha iyi bildiğini ve uğruna her şeyden vazgeçilebilecek bir şey olduğu savunulmuştur.

4. KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ :

HASAN: Hasan kendi halinde, sevecen, yardımsever ve yaşamaktan zevk alan biridir. Başından geçen vakalar onu derinden etkilemişsede, hayata bağlılığı fazla zayıflamamıştır.

ESKİCİ: Hayatta öylesine yaşayan, memleketinden uzun süre ilkin ayrılmış işini oldukca iyi icra eden ve memleketlilerine karşı oldukca iyi davranan biridir

ÖMER: Minik yaşta memleketinden ayrı düşmüş, oldukca iyi otomobil kullanan, bilgili, kültürlü ve görmüş geçirmiş birisidir.

OSMAN: Fazlaca duygusal bir yapıya haiz, hayatta başından geçen olaylardan sonrasında hiç kimseye itimatı kalmamış, fakat sevgiye sevilmeye muhtaç biridir.

5. KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER :

Kitap memleketimizin ne kadar güzel ve paha biçilmez değerde bulunduğunu gözler önüne seren, okuyanı oldukca derinden etkileyen ve onların memleketlerine karşı olan duygularını coşturan güzel bir yapıttır. Dili mütevazı ve anlaşılması kolaydır. Yazar her insanın anlayacağı türden bir üslup kullanmıştır. Her insanın okuması ve olaylardan ders çıkarması ihtiyaç duyulan bir kitaptır.

6. KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ :

Refik Halit Karay

1888’de İstanbul’da doğan Refik Halit, Bank-i Osmani serveznedarlarından, “bâlâ” rütbesine haiz Mehmet Halit Bey’in erkek evladıdır. Vezneciler’de Şemsu’l-Maarif ve Göztepe’de Taş Mektep’te okuyan ve ek olarak hususi dersler de alan Refik Halit, Mekteb-i Sultani’yi terkettiği şeklinde, Mekteb-i Hukuk’u da yarıda bırakıp Maliye Merkez Kalemi’ne yazman olarak girdi.

1908’de katipliği bırakarak, Servet-i Fünun‘da ve Tercüman-ı Hakikat’te çalışmaya başladı, ayrıca kendisine ilişik Son Havadis adıyla bir gazete çıkardı sadece bunu on beş sayı sürdürebildi. Fecr-i Ati Topluluğu’na katıldı, Servet-i Fünun’a yazılar verdi. Kalem adındaki gülmece dergisinde de “Kirpi” müstear ismiyle siyasal gülmece yazıları yazdı. Sada-yı Millet’te, bilahare Cem’de Kirpi müstear ismiyle yazılar yazdı.

Gazeteci Ahmet Samim’in 9 Haziran 1910’da İttihatçılarca katledilmesi üstüne İştirak adlı gazetenin 13 Haziran 1910 tarihindeki nüshasının buna ilişkin yazılara ayrılmasını sağlamış oldu ve bu yüzden İttihat ve Terakkicilerce mimlendi. “Kirpi” müstear ismiyle yazdığı, İttihat ve Terakki Fırkası’nı yerden yere vuran yazılarını “Kirpinin Dedikleri” adıyla bir kitapta topladı ve ayrıca Özgürlük ve İtilaf Fırkası’nın elindeki Beyoğlu Belediyesi’nde yedi ay süreyle Başkatip olarak çalıştı, Mahmut Şevket Paşa’nın katlinden derhal sonrasında da, yargılanmaksızın Sinop’a sürüldü (1913), bilahare Çorum, Ankara ve Bilecik’e gönderildi. Bilecik’teyken on günlük bir izinle İstanbul’a ulaştığında Ziya Gökalp’in yardımlarıyla geri dönmedi doğrusu sürgünlüğü son buldu (1918).

Robert Kolej’de bir yıl kadar Türkçe öğretmenliği yapmış oldu, ayrıca Zaman, Tasvir-i Efkar ve Süre gazetelerinde makaleler gösteren Refik Halit, Damat Ferit Paşa’nın dostluğu yardımıyla, mütarekeden derhal sonrasında Özgürlük ve İtilaf Fırkası’na katıldı, Posta ve Telgraf Umum Müdürü olarak göreve getirildi (1919). İzmir’in işgalinden sonrasında Anadolu Hareketiyle İstanbul Hükumeti içinde yaşanmış olan telgraf krizinde İstanbul Hükumetini tuttuğu için, İstanbul’un işgalcilerden kurtarılışının arkasından 09.11.1922 tarihinde Beyrut’a firar etti. Yüzellilikler listesine alınması ve ihracı mevzusunda baskı yapılması üstüne Suriye’nin vatandaşlığını kabul etmek zorunda kalan Refik Halit, Halep’te piyasaya çıkan Doğruyol ve Vahdet gazetelerini yönetti, bir ara kendi adına çıkardığı gazeteyi de tepkiler yüzünden kapatmak mecburiyetinde bırakıldı.

Af Kanunuyla, 1938’de yurda dönerek, yazmaya ve geçimini bu yoldan sağlamaya devam eden Refik Halid, 18.7.1965 tarihinde İstanbul’da öldü.

ESERLERİ:

Romanları: İstanbul’un İçyüzü,Yezidin Kızı, Çete, Sürgün, Anahtar, Bu Bizim Yaşantımız, Nilgün 1-2-3, Yeraltında Dünya Var, Dişi Örümcek, Bugünün Saraylısı, İkibin Senenin Sevgilisi, İki Cisimli hanım, Hanımefendiler Tekkesi, Karlı Dağdaki Ateş, Dört Yapraklı Yonca, Sonuncu Kadeh.

Hikâye Kitapları: Memleket Hikâyeleri, Gurbet Hikâyeleri,Kirpinin Dedikleri, Ago Paşa’nın Hatıraları, Ay Ardında, Sakın Aldanma İnanma Kanma, Tanıdıklarım, Guguklu Saat, Bir Avuç Saçma, Bir İçim Su, İlk Adım, Üç Nesil Üç Yaşam, Minelbab İlelmihrab.

Bir Yaşam Süresince, yazarın 1922-1938 arasındaki sürgünlük yıllarını kapsayan anılarıdır. Fakat anlattıkları bu yıllarla ve bu devrin vakalarıyla sınırı olan değildir. Beyoğlu’nun lokanta adabı, Sinop’taki sürgün dünyası kadar Resneli Niyazi’nin meşhur geyiğinin akıbetini de Refik Halit’in güzel ve örneksiz üslubundan okuruz. Bir Yaşam Süresince, yazarın ölümünden sonrasında gösterilen en güzel ve mühim eseridir.

(Toplam: 1, Bugün: 1 )

Site Footer