Korkunç bir teori: Uzaylılar bizimle neden iletişime geçmiyor?

Gezegenimizin haricinde başka bir yerde uzaylı yaşamının varlığı, antik Yunan ve Roma’ya kadar giden bir münakaşa mevzusu. Sadece hemen hemen bu mevzuda bir gelişme kaydedilmedi.

Uzayda bizlerden başka parlak zeka yaşam var ise, onlarla niçin iletişime geçemediğimiz yönünde birden fazla kuram bulunuyor. Bunların içinde insan seviyesinde bir zekanın evrende benzersiz olduğu yönündekiler de dahil olmak suretiyle değişik açılardan görüşler yer ediniyor. Sadece bir bilim insanının teorisi oldukça kabul edilebilir duruyor: Uzaylı medeniyetlerin gama ışını patlamaları (Gamma Ray Bursts – GRB) sebebiyle yok olması.

GRB’ler, çoğu zaman uzak galaksilerde gözlemlenen ve devasa bir yıldızın nükleer yakıtının bitip kendi üstüne çökmesiyle etrafa devasa boyutta ışınım yaydığında yaşanmış olan yüksek enerjili patlamalar anlamına geliyor.

Astronomi profesörü Dr. Frederick Walter, bu patlamaların oldukça dar bir alana odaklanan ışımalar bulunduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Eğer bu tür bir patlama, bir galaksinin düzlemine doğru yaşanırsa, galaksideki gezegenlerin ortalama yüzde 10’undaki yaşamı ortadan kaldırabilir.”

NASA bu patlamaları “evrendeki en kuvvetli patlamalar” olarak vasıflandırıyor. Tipik bir patlamadaki ışınımın yönlendirdiği enerji, Güneş’in parlaklığının 1 kentilyon (1’in yanında 19 tane sıfır düşünün) katı kadar parlaklığa haiz oluyor. Kısaca dünya dışı bir uygarlığın galaksideki varlığını ortadan kaldırmaya oldukça kafi.

NASA’nın yörüngede bulunan Compton Gama Işını Gözlemevi’nin on senelerdir yapmış olduğu araştırmalar yardımıyla bu tür gama ışını patlamalarının, kendi galaksimiz Samanyolu’nda oldukça ender bulunduğunu biliyoruz. 1991 senesinde fırlatılan Compton Gama Işını Gözlemevi uydusuyla NASA araştırmacıları, galaksimizde oldukça daha çok GRB göreceklerini düşünüyorlardı. Sadece görünüşe gore bu patlayıcı “süpernova” vakaları, bizlere göreceli olarak uzak olan ve daha genç galaksilerde oldukça daha yaygın. Şundan dolayı bu galaksiler, yeni yıldızlar oluşturdukları dönemlerde bulunmuş olduğu için oldukça daha çok çöken yıldıza sahipler.

Walter’a gore bu tür patlamalar, her galakside averaj 100 milyon yılda bir yaşanıyor. GRB’lerin uzaylı medeniyetlere olan etkisinden de bahseden Walter şunları söylüyor: “Averajda her 1 milyar yılda, eğer varlarsa, mühim sayıda uzaylı medeniyetin ortadan kalkacağını öngörebiliriz.”

Bazı çalışmalara gore GRB’ler galaksilerde averaj her 10 milyon yılda bir gerçekleşebiliyor. Bu da herhangi bir uzaylı türünün uzay keşiflerine başlamadan ortadan kalkacağı anlamına geliyor.

Peki ya Dünya tehlikede mi?

Gezegenimiz 4,5 milyar yaşlarında. Evrende bildiğimiz tek parlak zeka canlının gelişmesi ve teknolojiler olarak ilerlemesi de tam bu kadar sürdü. Bu da içinde bulunduğumuz Samanyolu Galaksisi’nde, Dünya’nın var olduğu son 4,5 milyar yılda 45 ila 450 tane GRB yaşanmış olduğu anlamına geliyor.

Bazı jeofizikçiler ve araştırmacılara gore Ordovisyen ve/yada Devoniyen dönemlerinde yaşanmış olan kitlesel yok oluşların (359 ila 445 milyon yıl öncesi) sebebi, çöken bir yıldız ya da bir kara deliğin oluşmasından meydana gelen bir gama ışını patlaması olabilir.

Evrenin en kuvvetli ve en yüksek enerjili patlamaları olan gama ışını patlamaları, galaksideki gezegenlerin %10’undaki yaşamı anında bitirebilir.

Her ne kadar bu süpernova kaynaklı gama ışını patlamaları ölümcül olsa da, Dr. Walter bunlardan dolayı endişelenmenin yersiz bulunduğunu söylüyor. Bu patlamaların ender yaşandığını ve belli bir yöne doğru bulunduğunu söyleyen Walter, bu yüzden Dünya’ya ulaşmalarının oldukça zor bulunduğunu ve böylesine bir vakaya insanlığın herhangi bir halde hazırlanamayacağını da ekliyor.

Gama ışını patlamaları ilk olarak Sovyetler’in 1963 Nükleer Kontrol Yasağı Anlaşması gereğince nükleer testleri sonlandırıp sonlandırmadığını tespit etme amacıyla ABD’nin gönderilmiş olduğu bir çift Vela uydusu tarafınca 1967 senesinde fark edildi. İki yıl sonrasında ise bu sıradışı patlamalar, Los Alamos Ulusal Laboratuvarları’ndaki bir ekibin dikkatini çekti. Bu ekip sonrasında laboratuvarın gama ışını astronomi grubunu oluşturdu.

Evrende hakkaten yalnız mıyız?

Nükleer fizikçi Enrico Fermi’nin evrenin kuramsal olarak yaşamla dolu olması gerekmesine karşın insanlığın hemen hemen bunu niçin tespit edemediği sorusunu sordurulmuş olduğu meşhur “Fermi Paradoksu”nu ortaya atmasından bu yana geçen 74 yılda, çeşitli çözüm önerileri de ortaya çıktı.

Portsmouth Üniversitesi’nden fizikçi Stephen Webb, bu mevzuda uzaylıların ölümcül avcı bir uygarlıktan saklandığından, uzay yolculuğunun zorluğuna kadar 75 değişik açıklamayı keşfettiği bir kitap yayınladı. Dr. Walter da benzer açıklamalar sunuyor.

Bunlardan biri Dünya’daki balinalar ve yunuslar benzer biçimde gelişmiş sucul canlıların, büyük beyinlerine ve toplumsal kabiliyetlerine karşın uzay yolculuğu için ihtiyaç duyulan teknolojiyi büyük olasılıkla geliştiremeyeceği yönünde.

Bir başka açıklamada, parlak zeka sadece risk almayan bir uygarlığın, yıldızlar arası seyahat yapmanın ve öteki canlıları aramanın buna değmeyeceğini düşünüyor olmasına odaklanılıyor.

Bu açıklamalardan astronomlar ve fizikçiler içinde kim bilir en yaygın olanı ise bizim için ürkütücü: Teknolojik olarak gelişmiş medeniyetler, yanlış yönetim, açgözlülük, cenk yada daha fena sebeplerden dolayı kendilerini yok etmeye eğilimli olabilir.

Dr. Walter’ın mevzuyla ilgli yorumu da şu şekilde: “Etrafınıza bir bakın. Atmosferimizi kirletiyoruz. Önümüzdeki yüzyıl içinde sürdürülebilir bir uygarlığımız olup olamayacağını bile bilmiyoruz. Eğer öteki uygarlıklar da bizim gezegenimizdeki benzer biçimde evrimleşiyorsa, onlar da benzer şartlarla başa çıkmak zorunda kalacaklar.”


Daily Mail’in makalesini Özgür Yıldız Türkçeleştirdi.

(Toplam: 1, Bugün: 1 )

Site Footer