Orhan Alkaya – Türk Dili ve Edebiyatı

Orhan Alkaya (D: 5 Şubat 1958, İstanbul) Ozan, yazar, tiyatro ve beyaz perde oyuncusu, yönetmen ve gazeteci.

Orhan Alkaya

Orhan Alkaya, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Marmara Üniversitesi Basın Gösterim Yüksek Okulu’nda eğitim görmüş oldu.

İstanbul Kent Tiyatrosu’nda oyunculuk yapmış oldu. 12 Eylül döneminde 1402 sayılı yasa ile işine son verildi.

Ansiklopedi yazarlığı, gazetecilik, editörlük, danışmanlık yapmış oldu. İstanbul Kent Tiyatroları’nda yönetmenlik yapmış oldu. Şiirleri 1982’den başlayarak belli başlı edebiyat dergilerinde gösterildi. Şiir Atı dergisinin ilk sayısını hazırladı. Cumhuriyet gazetesinde tiyatro eleştirileri yazdı.

Orhan Alkaya’nın Eserleri

Şiir:

  • Parçalanmış Divan – Korsan Yayınları / İstanbul 1990
  • A! Etika – Telos Yayınları / İstanbul 1991
  • Yenilgiler Zamanı Cilt 1 – Telos Yayınları / İstanbul 1994
  • Erken Sözler – No Yirmi Yedi Yayınları / İstanbul 1999
  • Tuz Günleri – Gendaş Kültür Yayınları / İstanbul 2001
  • Altı – Everest Yayınları / İstanbul 2011.

Eleştiri:

  • Türkiye Hâlâ Mümkün – Yol Yayınları / İstanbul 1999.

Tercüme:

  • Seyfi Turan Şiiri – Evrensel Basım Yayınları / İstanbul 2014.

Tecrübe etme:

  • Cumhuriyet’e Sıkışmış Bir İsyan: Sevim Burak – Tiyatro Araştırmaları Dergisi / Ankara 2011.

Tiyatro oyunları:

???? : Sığıntılar: Sławomir Mrożek – İstanbul Kent Tiyatrosu
1983: Gölge Ustası: Yıldırım Türker, Yeşim Dorman – İstanbul Kent Tiyatrosu
1992: İnsan Bahçesi: Gülsün Siren Kınal – İstanbul Kent Tiyatrosu
1994: Sahibinin Sesi: Sevim Burak – İstanbul Kent Tiyatrosu
1997: Godot’yu Beklerken: Samuel Beckett – İstanbul Kent Tiyatrosu
1999: Sersem Kocanın Kurnaz Karısı: Haldun Taner – İstanbul Kent Tiyatrosu
2003: Hadi Öldürsene Canikom: Aziz Nesin – İstanbul Kent Tiyatrosu
2005: Harp ve Hanım: Matei Vișniec – İstanbul Kent Tiyatrosu
2012: Rosenbergler Ölmemeli: Alain Decaux – İstanbul Kent Tiyatrosu.

Filmografisi:

1983: Seni Seviyorum
1987: On Hanım
1992: Sarı Tebessüm
2004: İyi Saatte Olsunlar
2010: Öyleki Bir Geçer Süre ki
2011: Al Yazmalım
2015: Aşk Tekrardan.

Orhan Alkaya’nın Şiirlerinden Örnekler

A! ETİKA

“bizi hep erdemlere ittiler” ve “kendi
isteklerime uygunluğumdur erdem” ise
ben beni ittim, bizdim

I
aşkın atasözleriyle bayağılaşmış esrik dehlizler
kara gülüşün ağısı, unutkan inanış
bir ânâ sığınan ölüm, labyrinthos, gözler
şiir formülleri: a yoktuydu, e idi, ö!
uyuklayan kedi mırıltılarıyla aydınlan ey! kalp
sen kısa sabah yürüyüşlerine söylenmemiş
birşeyler bıraktıydın; kim sordu
sabuklayan zihin dolambaçlarında etika
bir ova, bir dere, bir yer adıydı: viva la vita

II
düz’gün dokusu unutulurken gömüsünde yaşamın
sırdır ki sözüm yedi gök altında
gömülen büyük aile: es! çözülürdü ars
hars söner, asılır yedi askı çöldolabına
ayağımı toprağa vurduğum yerden fışkırırdı serap
a! kör ölür harp biter. Hektor’un cenaze şöleni
“atları iyi devam eden”… atları… ad… atikada yaşam
est! indi sin yeryüzüne, sır döküldü; feryat

III
görmezlerdi, göstermezdik, büyür uçlarında uçurumun
uyumsuz ölüm yasaları uydururdu atonal tanrılar
dizboyu katliam bono kırdırır: gülüş
üşüşür diplerde, gelirdi eşkenar sevicileri
agora ve ün! tokuşturmaları ıskalayarak
gelir ve sararmış sabah buluşmalarını bulur
ne dediydin neler oldu İthaka: dur!

IV
aziz Jean-Luc göstermişti, ansızın kesilir sürmekte olan
uy ve uydur erdem sözüne şehvetini
yoksul akşam kırıntılarında majör dalgalar muare
yalnızgezeri götürür limansız hollandalılar müzesine
sürgit taşıyacak mısın bu zıkkım izleği
ey hakik: öl ve dağılsın kentin belleği

GİBİLER İMPARATORLUĞU

uzak sesler bekçisi akşamdı; sanmıştım
gün, içinde yokmuş bir gömü adası şeklinde
yokmuş şeklinde bir adı carmen
ve her aşkın ilk sözleri asla yokmuş şeklinde
gibiler imparatorluğunu ıskalayarak kalırdı
kırılmıştım demek kırılmaktan öyleki farklıydı
, işte: aşkım ben iyi mi da yalandı burada
gün akşamdı, akşamlı değil… ve karanlıklar
önüsıra eski bir şiire gönderirdi yalnız

bir gül iyi mi yıkılırsa tıpkı öyleki, bir gül
katmerleri arasına sıkışmış tarih çöplüğüyle
artık yalanlarım kadar çingeneydi, şu şekilde
: bu akşam ölsem Gazali! kim anlamış olur seni
anmadığımı şu şiirde? kim iki mısra
ve ben sorularımla kızamıklı şeklinde
dökülürken önünüze
siz! bırakın bu şiiri ve
bırakın bu şiiri ve
bırakın bu şiiri
ve

NAKIŞ

bana bitkin, yoksul akşamlar verdin
sevincinde uzadı boynum hep o kim bilir yere
dinmeyen yağmurlardı, bir bulut kesimiydi dudakların
sen mi götürdün, yoksa ben iyi mi geldim o kim bilir yere

bir duman bulutuydun sen, bana isyan verdin
tenimde silinmez izler bırakarak, nehirlere nakşolmuş izler
sen değil, senden bana kalanlar mıydı sevdiğim
kokusuna sürün yerlerimde şimdi, nehirlere nakşolunmuş izler

son kuşlar döker kanatlarını, bana kanatlar verdin
dilsiz sözler, her biri birazcık daha yalnızlığım
ve şimdi uçurumlar sığarken iki öpüş arasına
sensiz ben kime gitsem, birazcık daha yalnızlığım.

(Toplam: 1, Bugün: 1 )

Site Footer