Halkın Yaşayış Tarzını ve Değerlerini Anlatan Manzumeler

 

Halkın Yaşayış Tarzını ve Değerlerini Özetleyen Manzumeler

Millî Edebiyat döneminde, halkın yaşama seçimi ve değerleri üstüne anlaşılır bir üslupla manzumeler yazılmıştır. Halkın yaşama tarzını ve değerlerini özetleyen bu manzumelerde ahengi elde eden unsurların başlangıcında vezin (ölçü) ve kafiye (uyak) gelir. Bu iki öğeye oldukca ehemmiyet verilmiştir.

Millî Edebiyat döneminde halkın yaşama tarzını ve değerlerini özetleyen manzumelerde cümle ve kelime düzeyinde, konuşma dilinin tüm sıcaklığının şiir diline yansıdığı görülür. Öyleki ki bazen, sokak dili argolar da dâhil olmak suretiyle şiire aktarmıştır. Dolayısıyla bu manzumelerin dilinin deposu, halkın konuşmuş olduğu gündelik dildir.

Millî Edebiyat döneminde halkın yaşama tarzını ve değerlerini özetleyen manzumelerde bir vaka, manzum olarak hikâye edilir. Bu manzumelerin teması direkt halkın yaşamıdır.

Millî Edebiyat döneminde halkın yaşama tarzını ve değerlerini özetleyen manzumeler o dönemde toplumun içinde bulunmuş olduğu toplumsal, siyasal ve ekonomik problemler çevresinde oluşmuştur. Bu manzumelerin yazılış amacı, halkı aydınlatmak, onun içinde bulunmuş olduğu fena durumdan çıkmasını sağlamak, ona yol göstermektir.

Millî Edebiyat döneminde halkın yaşama tarzını ve değerlerini özetleyen manzumeler yazıldığı dönemle bire bir ilişkilidir. Hakikaten de o dönemde halkın ve İslam dünyasının durumu manzumelerde anlatıldığı gibidir.

Manzum hikâye, şiirden farklıdır. Zira manzum hikâyede bir vaka şiir biçiminde, kısaca ölçülü uyaklı olarak anlatılır. Oysa şiir, duyguların, izlenimlerin uyumlu bir ses ve söz düzeni içinde anlatılması, ses ve söz güzelliğinin bir arada bütünleşmesidir.

Mehmet Akif Ersoy

Bu anlayışın temsilcisi Mehmet Akif‘tir. Ozan, yazdığı şiir ve manzumelerde halkın dinî ve millî değerleri, yaşama seçimi üstünde durur. Millî Edebiyat yıllarında Mehmet Akif, daha ilkin Tevfik Fikret‘te gördüğümüz “nazmı nesre yaklaştırma” anlayışını sürdürüp geliştirmiştir. Şiirde Tevfik Fikret’ten devraldığı “gerçekçiliği” geliştirmiş, “hayal ile alışverişi olmadığını, her ne demişse görüp de söylediğini, en beğenmiş olduğu mesleğin hakikat bulunduğunu” bildirmiştir. Manzumelerinde halkın yaşama biçimini gerçekçi şekilde yansıtmıştır. Mehmet Akif, Halkın yaşamını yansıtmasına rağmen, hece ölçüsünü değil, aruz veznini kullanmıştır.

Şimdi anlat bakalım, neydi senin hastalığın?
– Nezle oldun sanırım, şu sebeple bu kış pek salgın,
– Mehmed Ağa’nın evi akmış. Onu aktarmak için
Dama çıktım, soğuk aldım, oluyor on beş gün.
Ne işin var kiremitlerde a sersem desene
İhtiyarlık mı nedir, şaşkınım oğlum bu yıl.
Hadi aktarmıyayım. Kim getirir ekmeğimi?
Oturup kör benzer biçimde, nâmerde el açmak iyi mi?
Kim kazanmazsa bu dünyâda bir ekmek parası:
Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası!

Bu dizeler Türk edebiyatında manzum hikâye türünün en başarı göstermiş örneklerini veren Mehmet Akif’in Seyfi Baba şiirinden alınmıştır. Bu dizelerde şairle Seyfi Baba’nın içinde geçen diyaloglar yer almıştır. Şiirde gerçeklik duygusu ön plandadır. Mehmet Akif, bu şiirinde de gördüğünü, yaşadığını anlatmıştır.

Mehmet Akif’in toplumu bilinçlendirme, ona ileti verme çabası da bilhassa son beyitte açıkça görülmektedir.

Yukarıdaki dizelerde yalın ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır. Şiir aruz vezni ve beyit nazım birimiyle yazılmıştır.

Ulusal Edebiyat Süreci (1911-1923)

(Toplam: 1, Bugün: 1 )

Leave a reply:

Site Footer