Sade Dil ve Hece Ölçüsüyle Yazılmış Şiir

Mütevazi Dil ve Hece Ölçüsüyle Yazılmış Şiir

Millî Edebiyat Süreci’nde Mütevazi Dil ve Hece Ölçüsüyle Yazılan Şiirlerin Özellikleri

Millî Edebiyat Süreci’nde mütevazı dille ve hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde;

  • Uyum; ölçü, uyak ve redifle sağlanmıştır. Hece ölçüsünde kullanılan duraklar da ahengi sağlamda bir unsur olarak karşımıza çıkar.
  • Çoğunlukla Halk edebiyatı nazım biçimlerinden koşma, engel şeklinde şekiller tercih edilmiştir.
  • Nazım birimi olarak genel anlamda dörtlük kullanılmıştır. Sadece uzun değişik dizelerden oluşan kümlerle oluşturulmuş değişik biçimler de denenmiştir. Dörtlüğün yanında beyitlerle de şiirler yazılmıştır.
  • Söz sanatlarının ve imgelerin kaynakları çoğu zaman halk şiirine dayanır.
  • Yalın bir dil kullanılmış, halk şiirinin ve halkın konuşmuş olduğu dilin söyleyiş özelliklerinden yararlanılmıştır.
  • Yurt sevgisi, kahramanlık şeklinde konuların yanında bireysel mevzular da işlenmiştir. Şiirlerde devrin gerçekliği olan milliyetçilik tartışmaları, savaşlar, halkın içinde bulunmuş olduğu durum, bir tema olarak işlenmekle beraber aşk, ayrılık şeklinde evrensel temalar da işlenmiştir.
  • Bu dönem şiirinin şekil ve içerik olarak daha fazlaca halk şiiri geleneğinden etkilendiğini sadece bireysel duyarlıkların işlenmesi, özgür müstezat denemelerine girişilmesi şeklinde mevzularda Fecr-i Ati şiiriyle paralellik gösterdiği de söylenebilir. Fecr-i Ati şiirinde bireysel mevzular aruzla, ağır bir üslupla yazılmış, Ziya Gökalp ve arkadaşlarıysa bireysel konuların yanında toplumsal mevzularda heceyle yalın bir üslupla didaktik şiirler yazmıştır.
  • Bu dönem şiirlerinde öğreticilik ön plandadır. Ziya Gökalp başta olmak suretiyle şairlerin fikri yapısının şiirlere yansıdığı görülür.

MİLLİ EDEBİYATIN ÖNCÜ İSİMLERİ

Mehmet Güvenilir: Millî Şiirin Erken Sesi

Mehmet Güvenilir Yurdakul

Mehmet Güvenilir Yurdakul (1869-1944), millî edebiyat şiirinin erken sesidir. Şundan dolayı 1898’de yayımladığı Türkçe şiirler adlı şiir mecmuasıyla 10 yıldan daha öncesinde millî şiir ahenginin öncülüğünü yapmıştır. Üstelik bu kitabın Servet-i Fünûn şiirinin en iyi eserlerinin yazıldığı sırada yayımlanmış olması önemlidir. Sanatın amaç olduğu yıllarda taşımış olduğu toplumsal içerikle halkın gönlüne giren bu şiirler, devrin edebiyat mevzusundaki başka arayışlarının da göstergesi olurlar…

Mehmet Güvenilir Yolunu Tamamlayan Arayışlar: Rıza Tevfik

Rıza Tevfik Bölükbaşı (1869-1949) …….. Çocuk Bahçesi dergisinde yayımladığı bir açık mektupla Mehmet Güvenilir’in şiirini beğendiğini, kendisinin de artık bu şekilde şiirler yazacağını açıklar. Bilinmiş olduğu şeklinde bu mektup ‘1905 Edebî Hareketi’ diye malum münakaşaya yol açmıştır. Sadece bu irdelemenin arkasından Mehmet Güvenilir’in şiirindeki ahenksizliğin bilincinde olan Rıza Tevfik, şiir mevzusundaki kararlarını bir kez daha gözden geçirmiş olmalıdır. Şundan dolayı 1911’e kadar şiir yayımlamaz ve millî şiir estetiğinde tamamlanmamış bulmuş olduğu ahengi tamamlama arayışlarını sürdürür. O, şiirdeki uyum eksikliğinin “(…) biçim ve güzel duyu bakımdan tekke ve halk şiiri geleneğine bağlı” şiir yazarak çözümleneceğine inanmaktadır. Bu anlamda koşma ve nefeslerden faydalanarak ve hece veznine Mehmet Güvenilir’in kaldırdığı durakların tekrardan yerleştirilmesiyle ahengin tamamlanacağını düşünmektedir.

1911’de yayımladığı “Divan” adlı şiiriyle de bu şiirin ilk örneğini verir. Bundan sonrasında Rıza Tevfik’in Mehmet Güvenilir’den ayrı ve kendine özgü bir şiir yolunu bulmuş olduğu görülür…

Ozan Ziya Gökalp (1876-1924)

Ziya Gökalp

Ziya Gökalp1911-1922 dönemine fikirleriyle yön veren Ziya Gökalp (1876-1924)’tır. Devrin düşünce babası bunun için edebiyata da öncü olur. Şundan dolayı dönem edebiyatını etkileyen aslına bakarsak dil ya da edebiyattan fazlaca fikir dünyasında meydana gelen değişikliklerdir. Gökalp ise bir edebiyatçı/sanatçı olmaktan fazlaca bir düşünce adamı ve sosyologdur. Denilebilir ki onun fikrî ya da edebî tüm kalem faaliyeti Türkleri yükseltmek içindir. Edebiyatı düşüncelerini geniş kitlelere ulaştırmak için vasıta olarak kullanmıştır. Onun şiiri tam anlamıyla bir fikir şiiridir. Ziya Gökalp bu konudaki görüşlerini “bilinç devrinde şiir susar, şiir devrinde bilinç izleyici kalır. içinde bulunduğumuz süre, galiba, birinci devreye aittir,” şeklinde etkili bir cümle ile de ifade etmiştir……

Ozan Ömer Seyfettin (1884-1920)

Ömer Seyfettin

Türk edebiyatı tarihinde hikâye yazarı olarak mühim bir yeri olan Ömer Seyfettin, yazmaya şiirle adım atar. Sonraki yıllarda sanatının aslolan etkinlik alanı olarak hikâyeyi seçince daha azca sayıda şiir yazacaktır.

Sanatçının şimdilik tespit edilebilen ilk şiiri, 14 yaşlarındayken yayımlandığı anlaşılan 1898 tarihindeki “Lane-i Garam”dır. Fevziye Abdullah Tansel Ömer Seyfettin’in şairliğine dikkat çekmiş ve mevzuyla ilgili emek harcamalar yapmıştır. Tansel’in çalışmalarıyla sanatçının şiirlerinde kullandığı takma adlar belirlendiği şeklinde bazı şiirleri de bir araya getirilebilmiştir.

Ömer Seyfettin’in şiirleri (1972) adlı bu kitapta tema, biçim hususiyetleri ve vezinleri açısından sınıflanan 77 şiir, yazara ilişik 86 şiirin bir araya getirilmiş olduğu Ömer Seyfettin Tüm Eserleri (2000) adlı külliyat çalışmasının 5. cildiyle birazcık daha genişletilebilmiştir. Sadece Ömer Seyfettin’in fazlaca fazla takma isim kullanmış olması, yazdığı yıllara ilişik süreli yayınların tamamlanmamış ve dağınık olması, en önemlisi de bir tek şiirlerini değil tüm eserlerini sağlığında kitaplaştıramamış olması bu sayıların yeni bulgularla değişebileceğini düşündürmektedir………

Ali Canip Yöntem (1887-1967)

Ali Canip Yöntem

Ali Canip Yöntem “Yeni Lisan”la süregelen dilin ve edebiyatın millîleştirilmesi çalışmalarının mühim teorisyenlerindendir. Ziya Gökalp’ın düşünce babası olduğu bu projenin üç mimarından biri olarak daima içinde olmuş ve Yeni Lisancıların en uzun yaşayanı olarak sonraki yıllarda da bu anlayış çevresinde yazılanları yönlendirmiştir…

Millî Edebiyat Hareketinin Heceyle Yazan Öteki İsimleri

Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin ve Ali Canip, ‘Yeni Lisan‘ hareketinin düşünce babası, teorisyeni ve uygulayıcıları olarak yazdıkları eserlerle ileri sürdükleri dil ve edebiyat anlayışının yaygınlaşması mevzusunda samimi bir çaba sarf etmişlerdir. Sadece onlar ozan değillerdir. Eserleri içinde iyi bir ozan olduklarını gösterecek örnekler de yoktur.

Sonraki yıllarda Ziya Gökalp bir düşünce adamı, Ömer Seyfettin bir hikâye yazarı Ali Canip’se edebiyat araştırmaları meydana getiren bir kalem olarak yazı hayatlarına devam etmişlerdir. Sonraki yıllarda şiir yazmayı neredeyse bırakmaları ve aslolan yazı alanlarına dönmeleri de bunun göstergesidir. Şiir onlar için Türk milletinin hoşlanılmış olduğu bu sebeple de bir fikri anlatmak için kullanılabilecek etkili bir ifade vasıtasıdır.

Türk milliyetçiliği düşüncesini anlatmak için her türü deneyen devrin kuvvetli adları bu sebeple şiiri de kullanmışlardır. Sadece onların tesir alanları içinde kalan bir ekip gençler millî edebiyat anlayışının şiirini yazmaya hatta bu şiirin tamamlanmamış taraşarını tamamlamaya daha o günlerden itibaren başlarlar. Bunların içinde Cumhuriyet edebiyatının Beş Hececiler adlı ilk şiir grubunun ekibini oluşturacak Faruk Nafiz (Çamlıbel, 1898-1973), Orhan Seyfi (Orhon, 1890-1972), Yusuf Ziya (Ortaç, 1896-1967) Halit Fahri (Ozansoy, 1891-1971) ve Enis Behiç (Koryürek, 1893/1949) şeklinde adlar vardır. Bir kısmı ilk şiirlerini aruzla yazmışlarsa da sonraki yıllarda heceyle yazmaya, bireysel mevzularla ilgilenmekten toplumsal mevzularla ilgilenmeye geçerler.

1910’lu seneler hece vezni ve mütevazı Türkçenin kullanılarak Türklükle ilgili konuların anlatıldığı millî şiir ahenginin olgunlaşma zamanıdır. Hem mütevazı Türkçe ile sanat eseri yazılabilmesi ve bu dille hece vezninin uyum sağlaması hem de heceye bir uyum katılabilmesi için epeyce çaba sarf edilmiştir. Beş Hececilerin başarısı ‘millî şiir ahengi’ni tüm bu çabalar sonrasında olgunlaşmış bir halde almış ve kendi gençlik yıllarını bu tecrübeler içinde geçirmiş olmalarında yatmaktadır.

Faruk Nafız Çamlıbel

Faruk Nafiz Çamlıbel

Faruk Nafiz ilk gençlik yıllarında Millî Edebiyatın şiirini Servet-i Fünûn ve Fecri Âti şiiriyle beraber alsa da sonraki yıllarda millî şiiri seçmiştir. Millî Edebiyattan Cumhuriyet edebiyatına geçen en iyi şairlerden biridir. ilk şiirlerinde o da aruz veznini kullanmış, Fikret ve Cenap’ın etki dairesinde ferdî duygulanışlarını anlattığı şiirler yazmıştır. Gökalp’ın etki dairesindeyken bile sanatçının gene aruz veznini kullandığı görülmektedir. ilk şiir kitabı fiarkın Sultanları (1918) bu tesirleri yansıtmaktadır. Sadece Birinci Dünya Savaşı yıllarından itibaren daha etkin bir halde hissedilen millî şiir anlayışı Faruk Nafiz’i de etkilemiştir. Dinle Neyden adlı kitabının şiirlerini oluşturacak olan hece vezniyle yazılmış şiirler bu tesir altında yazılmıştır.

Aruz, Faruk Nafiz’in tamamen bırakmadığı bir vezindir. Ara sıra bu vezne dönerek şiirlerini bu ölçüyle yazar. Birinci Dünya Savaşı yıllarından itibaren mevzularında da toplumsal hayatla ilgili bir ekip duyarlılıklar adım atar. Sadece ondaki aslolan içerikle ilgili değişim Anadolu’ya geçmesiyle gerçekleşmiştir. Bizzat gözlemlenen daha canlı Anadolu intibaları, halk şiirinin güzel duyu dünyasını benimsemiş olan dönem
şiirinin temel ögelerindendir.

Faruk Nafiz, 1926 senesinde yazdığı “Sanat” şiiriyle de millî edebiyat anlayışının poetikası sayılabilecek metni ortaya koyar. “Han Duvarları” ve “Sanat” şiirleri onu Cumhuriyet edebiyatının iyi şairleri arasına yerleştirir. Sanatının aslolan iyi örneklerini de esasen Cumhuriyet yıllarında ortaya koyduğu eserleriyle verecektir. Şairin Millî Edebiyat sınırları içinde yayımlamış olduğu şiir kitapları üç tanedir: Şarkın Sultanları (1918), Dinle Neyden (1919) ve Gönülden Gönüle (1919).

Yusuf Ziya Ortaç

Yusuf Ziya Ortaç

Ziya Gökalp’la tanıştıktan sonrasında ondan etkilenerek heceye geçen devrin bir başka genç şairi de Yusuf Ziya‘dır. Şairler Derneği’nin kurucularından olan sanatçı hece veznini kullanan şairlere kapısını açan fiair adlı dergiyi de çıkarmıştır. Daha önceki ünitede üstünde durulmuş olan fiairler Derneği’nden tekrardan söz edilmemiştir.

Sadece özetlemek gerekirse hatırlatmak gerekirse Haziran 1917’de taklitçi değil hakikaten yerli ve yaratıcı bir edebiyat’ vücuda getirecekleri beyanıyla ortaya çıkan ve hece vezinli şiirler yazacaklarını söyleyen bir grup genç, Türk Ocağı’nda yaptıkları birkaç toplantı sonunda Şairler Derneği’ni kurmuşlardır. Orhan Seyfi, Hasan Parlak zeka, Hakkı Tahsin, Safi Necip, Salih Parlak zeka, Selâhattin Enis, Ömer Seyfettin, Faruk Nafiz, Yahya Saim, Yusuf Ziya Şairler Derneği’nin üyeleridirler. Şairler Derneği üyeleri, beş madde halinde Türk Yurdu’nda bildirge niteliği taşıyan kararlarını yayımlarlar.

Kendilerine Servet-i Fünûn’u gösterim organı olarak seçmişlerdir. Fakat bundan başka Dergâh ve Yeni Dergi’da da edebiyat meseleleri mevzusunda makaleler yayımlayan Şairler Derneği üyeleri hece vezninin olgunlaşması mevzusunda mühim katkılara sahiptirler.

Sonrasında mizaha yönelen Yusuf Ziya’nın bu yıllarda piyasaya sürülen şiir kitapları Akından Akına (1916), Cenk Ufukları (1917), Âşıklar Yolu (1919), Şen Kitap (1919), Şairin Duası (1919)’dır. Yazarın baştan sona heceyle yazdığı Binnaz (1917) adlı üç perdelik manzum tiyatro eseri, hecenin başarısını göstermesi bakımından dikkate kıymet görünmektedir.

Orhan Seyfi Orhon

Orhan Seyfi Orhon

Gönülden Sesler’e yazdığı ön söz yazısında Ziya Gökalp etkisiyle Millî Edebiyata geçişinden söz eden Orhan Seyfi de ilk şiir kitabı Fırtına ve Kar’da aruz veznini kullanmıştır. Sadece ikinci şiir kitabı Peri Kızıyla Çoban Hikâyesi hece vezniyle yazılmıştır.

Bu kitapta;

“… Türkçenin içine sinmiş aruz terbiyesi, ahengi elde eden gizli saklı güç durumundadır. Orhan Seyfi gençlik yıllarında kazanılmış olduğu şiire özgü ritim duygusuyla konuşulan Türkçeden hareketle bir şiir dilinin teşekkülüne hizmet eder. Şiir, bir gelenek üstüne kurulur” (Aktaş, 2007, 200).

1941 senesinde piyasaya sürülen O Beyaz Bir Kuştu adlı şiir kitabı Ziya Gökalp tesirleriyle girilen mütevazı Türkçe ve hece vezniyle yazılan şiir yolunun vardığı noktayı göstermesi bakımından mühim görülen bir eserdir.

Halit Fahri Ozansoy

Halit Fahri Ozansoy

Millî Edebiyatın gösterim organlarından Yeni Dergi’da piyasaya sürülen hece vezniyle yazılmış şiirleriyle şöhrete kavuşan Halit Fahri de ilk şiir tecrübelerini aruzla ve Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âti tesirleri altında yazdığı şiirleriyle edinmiştir. 1918-1919 yıllarının maddi imkânsızlıkları içinde kısa süre piyasaya sürülen Nedim dergisini çıkarır. Bu derginin sayfalarında hece ya da aruz arasındaki tercihin son tartışmalarından biri yaşanır (Argunşah, 2007, 202-203).

Enis Behiç Koryürek

Enis Behiç Koryürek

Daha sonraki yıllarda Beş Hececiler diye anılacak şiir grubunun bu zamanda yazmaya süregelen genç isimlerinden biri de Enis Behiç‘tir. O da başlangıçta aruz vezninde yazdığı şiirleriyle Cenap ve Fikret tesirlerini yansıtan şiirlerle kendinden söz ettirmeye adım atar. Ziya Gökalp’la tanışıp onun düşüncelerinden etkilendikten sonrasında millî şiir anlayışına geçer. Enis Behiç şiirde ahenge ehemmiyet vermektedir. Heceye
geçtikten sonrasında da bu endişesi devam etmiş olduğu için, “… hece vezni ile alışılmış mısra örgüsü çevresinde yeni söyleyiş tarzları aramayı sürdürmüştü hatta hece vezniyle değindiği şiirlerde özgür müstezattan modelini alan mısra örgüsü izini sürer” (Aktaş, 2007, 194). Enis Behiç’in Millî Edebiyat şiirine en önemli katkısı Türk tarihinden esinlenerek yazdığı hamasi şiirlerle döneme özgü bir duyarlılık oluşturmasıdır.

Kaynak: Prof.Dr. Hülya ARGUNŞAH, II. Meşrutiyet Süreci Türk Edebiyatı.

Ziya Gökalp Çevresinde Mütevazi Dil ve Hece Vezniyle Yazılan Şiirler

Mütevazi bir üslupla ve hece vezni ile yazılan bir şiir hareketinin Ziya Gökalp çevresinde oluşmasında ve gelişmesinde, “Genç Kalemler” dergisi mühim bir işlev görmüştür. O dönemde “Genç Kalemler” dergisinde “Yeni Lisancılar” olarak malum şairler mütevazı bir üslupla ve hece ölçüsüyle şiirler yazmışlardır.

“Genç Kalemler”, 1910-1912 yıllarında Selanik’te gösterilen milliyetçi bir düşünce dergisidir. “Hüsn ve Şiir” adı altında gösterim hayatında süregelen mecmua, 8. sayıdan itibaren “Genç Kalemler” adını alır. Derginin başyazarı ise Ali Canip (Yöntem)Bey’dir. Dergide, 1911 yılı nisan ayında Ömer Seyfettin tarafınca “Yeni Lisan” adlı bir yazı yayımlanır. Yazının altında yazarın adı yerine büyük bir sual işareti vardır. Bu makaleyle beraber Yeni Lisan hareketi de başlamış sayılır.

Yeni lisan hareketinin özünü, dilde sadeleşmenin gerçekleşmesi, Türkçeden yabancı kuralların çıkarılması ve yazı dili ile konuşma dili arasındaki ayrımın ortadan kaldırılması oluşturur. Bu hareket, dilde birliği ve ulusallaşmayı savunmuş; Millî Edebiyat akımının öncülüğünü yapmıştır. Dergide bir taraftan millî bir dil ve edebiyat anlayışının kuramsal çerçevesi çizilmiş; bir taraftan da ileri sürülen görüşler yaşama geçirilmiştir.

O yıllarda milliyetçilik, toplumun gündemindeki en mühim mevzularından biridir. 1911’den sonrasında, “Yeni Lisan” hareketiyle beraber milliyetçilik düşüncesinin bir ürünü olarak Türkçülükfikri, Türk aydınları içinde hızla yayılmıştır. Oldukça geçmeden Genç Kalemler, Türk Yurdu, Yeni Dergi ve öteki yayınlarla Türkçülük, dil ve edebiyatta bir akım haline gelmiştir. Akımın öncülüğünü Ziya Gökalp ile Fuat Köprülü yapmıştır. Türkçülük fikri edebî yaşamı da etkilemiş ve bu fikrîn bir ürünü olan Millî Edebiyat akımı, I. Dünya Savaşı yıllarında istanbul başta olmak suretiyle ülkede yaygınlaşmıştır. Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin ve onlara sonradan katılan fakat tesiri daha büyük olan Ziya Gökalp’in öncülüğünde yeni bir edebiyat, yeni bir dil, ve yeni bir şiir anlayışı kendisini hızla kabul ettirmiştir.

Ziya Gökalp’in;

Aruz sizin olsun hece bizimdir,
Halkın söylediği Türkçe bizimdir;
Leyl sizin, şeb sizin, gece bizimdir,
Değildir bir mana üç ada muhtaç.

dizeleriyle özetleyerek ortaya koyduğu bu anlayış, artık bir ilke haline gelmiş; hece ölçüsüyle şiir yazmak, aruzla şiir yazan şairleri de etkileyecek şekilde edebiyatta yer etmiştir.

O döneminde bu anlayışla şiir yazan şairler içinde;

Ziya Gökalp çevresinde gelişen bu şiirlerin özelliklerini şu şekilde özetlemek mümkündür:

  • Mütevazi bir dil kullanılmıştır.
  • Hece vezni kullanılmıştır,
  • Halk şiirinden yararlanılmıştır.
  • Halkın ve ülkenin sorunları işlenmiştir.
  • Öğretici niteliği ağır basan şiirler yazılmıştır.
  • Milliyetçilik ve Türkçülük fikrini işleyen, millî coşkuyu artırıcı özellikte şiirler yazılmıştır,
  • Şiirlerde yalnız dörtlük değil, değişik mısra kümeleri kullanılmış, Batı edebiyatı kaynaklı nazım şekillerinden yararlanılmıştır.

Bu genel bilgilerden sonrasında Millî Edebiyat döneminde mütevazı bir dil ve hece ölçüsüyle yazılan şiirlere daha yakından bakalım.

Ulusal Edebiyat döneinde mütevazı bir dil ve hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde ahengi elde eden unsurlar:

Şiirde uyum, ölçü, durak, uyak ve redif şeklinde unsurlarla sağlanır. Uyum, kelimelerin söylenişleriyle mevzu içinde kurulan ilişkiden doğar. Millî Edebiyat akımı şairleri şiirde ölçü ve uyağa ehemmiyet vermişler; bir çok süre doldurma uyaklarla ahengi sağlama yoluna gitmişlerdir. Hece ölçüsünü kullanmaları da şiirde ahengi sağlamaya yönelik bir adımdır.

Ulusal Edebiyat döneminde mütevazı bir dil ve hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde ritim özellikleri:

Şiirde ritim, ses özelliklerinin ve duraklarının belli bir düzende tekrarlanmasından doğan uyumdur. Bu ses özellikleri, hecelerdeki vurgu, uzunluk, kısalık, kalınlık, incelik ve yüksekliktir. Ritim, seslerin zamana bakılırsa bolünmesryte ve yükseltilip alçaltılmasıyla elde edilir. Ritim, vezin içinde oluşan 4+3, 4+4+3, 6+5 şeklinde duraklarla sağlanır.

Şiirde ölçü, güzel ve uyumlu söyleyişe ulaşmaya yardım eden bir unsurdur. Duraklar Divan şiirinde aruz kalıplarıyla, Halk şiirinde de dizelerdekı sözcüklerin hece sayısı bakımından bölünerek okunmasıyla sağlanmıştır. Millî Edebiyat akımı sanatçılarının şiirde ritmi, duraklarla, ses ve sözcük tekrarlarıyla sağladıklar görülür.

Ulusal Edebiyat döneminde mütevazı dille hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde, şiiri gerçekleştiren birimler ve şiirdeki her birimin öteki birimlerle ilişkisi

Şiiri oluşturan birimler vardır. Bu birimlere mısra, beyit, dörtlük, kıta, bend; özgür şiirde de şiir cümlesi adı verilir. Şiirde birimler, öteki birimlerle içerik, üslup ve şekil yönünden ilişki içindedir. Millî edebiyat akımında hem Halk şiiri nazım birimi olan dörtlük kullanılmış, hem de üçlük, beşlik şeklinde değişik kümelerden oluşan birimler kullanılmıştır.

Ulusal Edebiyat akımı şairlerinin şiirlerinde şiiri oluşturan birimler, birbiriyle mevzu ve söyleyiş bakımından uyum içindedir. Biçimsel açıdan, şu demek oluyor ki uyak ve ölçü açısından da pek fazlaca şiirde bir uyumun sağlandığı söylenebilir. Gerçi aynı şiirde değişik uyak türlerinin kullanılması karışık nazım şekillerinin denenmesi, biçimsel yönden şiiri oluşturan birimler içinde kopukluğun bulunduğunu göstermektedir.

Millî Edebiyat döneminde mütevazı bir dil ve hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde ses ve söyleyiş özellikleri

Şiirde ses ve söyleyiş özellikleri son aşama önemlidir. Bunun, asla şüphe yok ki seçilen mevzuyla da yakından ilgisi vardır. Mesela insanlara kahramanlığın öğütlendiği bir şiirde yiğitçe bir söyleyiş gözlenirken, bireysel duyguların anlatıldığı bir şiirde içli bir anlatımla karşılaşılır. Ulusal Edebiyat akımı şairlerinin, bilhassa gençleri vatan savunmasına teşvik edici şiirlerinde ve Türklük fikrinin aşılandığı manzumelerinde coşkulu bir söyleyiş göze çarpar. Sadece onların Servet-i Fünûn şairlerigibi bireysel duyarlılıkları anlattıkları duygusal şiirleri de vardır.

Ulusal Edebiyat döneminde mütevazı bir dil ve hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde yapı:

Şiirin yapısı, şekilsel özellikleridir. Şiirin türü, nazım birimi, nazım biçimi, ölçüsü, redifi, uyak düzeni onun yapısını oluşturur.

Yapısal yönden Millî Edebiyat akımı şairleri, Halk edebiyatından esinlense de heceyle yeni kalıplar denemekten, hatta Batı kaynaklı sone şeklinde şekilleri kullanmaktan geri durmamışlardır.

Ulusal Edebiyat döneminde mütevazı bir dil ve hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde söz sanatları ve imge:

Şiirde söz sanatları ve imgeler fazlaca önemlidir. Şundan dolayı söz sanatları sözün tesir enerjisini artınr. Millî Edebiyat akımı şairleri, şiirlerini söz sanatlarıyla süsleme şeklinde tavır içine girmemişlerdir. Sadece benzetme, teşhis, tekrir şeklinde Halk şiirinde de sıkça kullanılan sanatlara şiirlerinde yer vermişlerdir. Onların şiirleri, imgeler açısından da fazlaca varlıklı değildir. Şundan dolayı onlar olabildiğince açık, yalın, anlaşılır, düz şiirler yazmışlardır. Şiirlerinin mühim bir kısmında kuru bir didaktizm karşımıza çıkar.

(Toplam: 1, Bugün: 1 )

Leave a reply:

Site Footer