Yunus Emre Kimdir Hayatı Eserleri Kişiliği 5 Şiirleri kısaca

Yunus Emre Kimdir Yaşamı Kişiliği Şiirleri

Yunus Emre, Türk edebiyatının en mühim şairlerinden biridir. Doğum yeri hakkında kati bir data bulunmamakla beraber, tahminlere bakılırsa bugünkü Eskişehir sınırları içindeki bir köyde doğduğu düşünülmektedir. Annesinin adı Emine’dir. Yunus Emre’nin yaşamı ile ilgili en mühim detayları, 13. yüzyılın ortalarına doğru yaşamış olduğu ve bu zamanda Moğol istilası ve Selçuklu Devleti’nin yıkılışının yaşandığı zamandan almaktayız.

Bu zamanda Anadolu, büyük bir kargaşalık içindeydi ve insanoğlu yaşadıkları sıkıntıların tesiri altında kalmışlardı. Yunus Emre de bu zamanda yaşamının büyük bir bölümünü geçirdi. Bu dönemdeki sarsıntı ve acılar, Yunus’un eserlerinde derin izler bıraktı ve şiirlerinde sık sık bu mevzulara yer verdi.

Tekke edebiyatının en lirik şairidir. Hem hece ölçüsü hem aruz ölçüsüyle şiirler yazmıştır. Birçok dile çevrilen şiirleriyle dünya edebiyatının mühim şairleri içinde yerini almıştır. “İlahi” nazım türünün en güzel örneklerini vermiştir. Şiirlerinde Tanrı inancını ve insan sevgisini coşkun bir lirizmle ele alan sanatçı, işlediği mevzular yönüyle evrenseldir. Divan’ı vardır. Risaletü’n-Nushiye didaktik kalite taşıyan mesnevisidir. Bu eserini aruz ölçüsüyle yazmıştır.

Babası İsmail, Yunus’u medrese eğitimi almaya yönlendirdi. Yunus, medrese eğitimi yardımıyla Arapça ve Farsça’yı öğrendi ve bu dillerde şiirler yazmaya başladı. Ek olarak, İslami ilimler mevzusunda da oldukça bilgiliydi. Yunus Emre’nin yaşamı süresince birçok dini öğretiyi benimsediği bilinir ve bu öğretileri de şiirlerine yansıttı.

Yunus Emre’nin yaşamı hakkında kati bilgiler olmamasına karşın, onun birçok değişik kaynak ve kültürden etkilendiği biliniyor. Yunus, İran ve Yunan mitolojisini ve tasavvuf tarihini de araştırdı. Ek olarak Hacı Bektaş yada Sinan Ata’nın halifesi Taptuk Emre’nin dergahında da hizmet etti.

Yunus Emre’nin Taptuk Emre ile tanışması, onun hayatında mühim bir dönüm noktası oldu. Taptuk Emre’nin düşüncelerini yaymak için Anadolu’yu dolaşan Yunus, birçok değişik şehirde etkinlik gösterdi. Eskişehir Sarıköy, Manisa Buna ve Emreköy, Erzurum Dutçu Köyü, Isparta Keçiborlu ve Karaman’da adına yapılmış mezarlar, Yunus Emre’nin halk tarafınca ne kadar sevildiğinin bir göstergesi olarak kabul edilir. Sadece, Yunus Emre’nin ölüm yeri ve gömüldüğü yer tam olarak bilinmemektedir.

Yunus Emre’nin yaşamının büyük bir kısmı Anadolu’da geçti. Medrese eğitimi görmüş oldu ve Arapça ile Farsça’yı öğrendi. Bununla beraber, Yunus Emre’nin yaşamının bir çok, Selçuklu Devleti’nin yıkıldığı ve Moğol istilası esnasında yaşanmış olan acılar ve sarsıntılar sebebiyle değişti. Bu yüzden, Yunus Emre’nin eserlerinde bu devrin izleri açıkça görülebilir.

Yunus Emre’nin değişik şehirlerde yaşamış olduğu ve hizmet etmiş olduğu dönemde, insanoğlu onun öğretisine büyük ilgi gösterdi. Bu ilgi, Yunus’un ölümünden sonrasında da devam etti ve onun adına birçok gömüt ve anıt yapılmış oldu. Yunus Emre’nin ölümünden sonrasında, onun eserleri Anadolu’da ve dünya genelinde yayılmaya devam etti ve bugün hala birçok insan tarafınca okunmaktadır.

Yunus Emre, tasavvuf yorumunu benimseyen bir şairdir ve eserleri derin bir hoşgörü anlayışı ile doludur. Şiirlerinde kullandığı hece ölçüsüyle, hem dörtlükler hem de beyitler ve gazeller yazmıştır. Sadece aruz ölçüsüyle de denemeler yapmıştır. Dili arı Türkçe olmasa da, yer yer Arapça ve Farsça tamlamalara yer vermiştir.

Yunus’un sağlığında düzenlemiş olduğu divanı günümüze ulaşamamıştır, sadece sonradan meydana getirilen derlemelerde eserleri toplanmıştır. Divan-ı Aşık Yunus Emre, ilk basımı 1904’te meydana getirilen bir derlemedir ve ek olarak Burhan Toprak ve Abdülbaki Gölpınarlı tarafınca derlenip gösterilen öteki Yunus Emre divanları da mevcuttur.

Yunus’un şiirleri, keskin bir gözlem gücüyle ve derin bir düşünsellikle yazılmıştır. Şiirlerinde insanlık, sevgi, aşk, tabiat, din ve insan yaşamının anlamı şeklinde mevzuları ele almıştır. Yunus Emre’nin şiirleri bir tek Türk edebiyatında değil, dünya edebiyatında da etkili olmuştur.

Tasavvufa olan ilgisi sebebiyle, Yunus Emre Taptuk Emre’nin dergahında hizmet etmiş ve onun düşüncelerini Anadolu’ya yaymak için seyahatler yapmıştır. Ölmesiyle ilgili kati bilgiler olmamasına karşın, Eskişehir Sarıköy, Manisa Buna ve Emreköy, Erzurum Dutçu Köyü, Isparta Keçiborlu ve Karaman’da adına yapılmış mezarları bulunmaktadır.

Yunus Emre Kimdir Hayatı Kişiliği Şiirleri Eserleri

Yunus Emre’nin Sözleri

  • “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır.”
  • “Dostun kapısından dönen kovulmaz.”
  • “Gönül ne kadar saf olursa o denli kutsaldır.”
  • “Bir acayip yoldaşız, acayip ömrümüz var. Acayip ölürüz, acayip kalırız, acayip gideriz.”
  • “Ol benim dertli başımın tacısın, Yar benim en büyük yardımcımsın.”
  • “Hak aşığı olmayanın, hakkı tutması mümkün değildir.”
  • “Kime sorsam bana Yunus derler, doğru söyleyen doğru laflara kıymet verir.”
  • “Varlığı sevgiye olan aşkımız, güzelliklere olan hayranlığımızdır.”
  • “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.”
  • “Yola çıkarsan eğer, gönlünde sevgi ekin. Sana kim olursa olsun, gül bahçesi gelir içim.”
  • “Dost kazığı yemeyen dost olmaz.”

Tasavvuf Görüşleri ve Yazınsal Yaşamı

Bir halk efsanesine bakılırsa, meşhur Türk mutasavvıfı Yunus’un hayatında, Molla Kasım adlı bir zahidin görevi büyüktür. Bu rivayete bakılırsa Yunus, yaşamı süresince 3000’den fazla şiir yazmıştır. Sadece Molla Kasım, bu şiirlerin bir kısmını şeriata aykırı bulmuş olduğu için 1000 tanesini yakmış ve 1000 tanesini de suya atmıştır.

Sadece bigün, Molla Kasım, kalan son 1000 şiiri okurken, Yunus’un “Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme/Seni sîgaya çeken bir Molla Kasım gelir” beytine rastlamıştır. Bu sözler, Molla Kasım’ı derinden etkilemiş ve pişmanlık duymasına niçin olmuştur. O andan itibaren, Yunus’un veliliğine inanmaya adım atmıştır.

Bu inanca bakılırsa, Molla Kasım’ın yakıp attığı şiirler gökte melekler, suya attıkları balıklar, kalan şiirler ise insanoğlu tarafınca okunmaktadır. Bu yüzden, Yunus’un şiirleri, halk içinde günümüze kadar ulaşan bir miras olarak kalmıştır ve bugün bile insanları derinden etkilemeye devam etmektedir.

Yunus Emre’nin şiirleri, bir tek Türkiye’de değil, tüm dünyada da büyük bir fanatik kitlesi kazanmıştır. Onun eserleri, Türk kültürünün en mühim unsurlarından biri olarak kabul edilir ve Türk edebiyatının en büyük şairlerinden biri olarak saygı görür.

Türk tasavvuf edebiyatı alanında mühim bir yere haiz olan Yunus, kendine özgü bir tarzın kurucusu olarak kabul edilir. Ahmed Yesevî ile başlamış olan tekke şiiri geleneğini Anadolu’da tekrardan canlandıran Yunus, halk ve tekke şiirinin yanı sıra divan şiirine de tesir etmiştir.

Yunus Emre’nin şiirleri, tasavvuf felsefesiyle beslenen örneksiz bir söyleyişe haizdir. İnsanın kendisiyle, çevresiyle ve Tanrı ile olan ilişkilerini işleyen dizeleri, birçok mevzuda derinlikli düşünceler ihtiva eder. Ölüm, doğum, yaşama bağlılık, tanrısal hakkaniyet ve insan sevgisi şeklinde temalar, Yunus’un şiirlerinde sıkça ele alınan mevzular arasındadır.

Yunus’un şiirlerindeki insan sevgisi, onun en mühim özelliklerinden biridir. İnsanların birbirleriyle olan ilişkilerine ve toplumda beraber yaşama fikrine büyük ehemmiyet veren Yunus Emre, insan sevgisinin önemine dair mesajlarını şiirlerinde sık sık vurgular.

Ek olarak, Yunus Emre’nin şiirlerindeki tasavvufi öğretiler, okuyuculara yaşamın anlamını sorgulama fırsatı sunar. Şiirlerindeki derin anlamlar, insanların kendilerine, topluma ve evrene dair düşüncelerini sorgulamasına ve tekrardan değerlendirmesine destek verir.

Özetle şairin eserleri Türk edebiyatının en mühim eserleri içinde yer almıştır. İnsanların hayatına dokunan mevzuları işleyen şiirleri, bugün de okuyucuların ilgisini çekmektedir ve Türk edebiyatına mühim bir katkı sağlamaktadır.

Yunus Emre Eserleri

Risaletü’n-Nushiyye:

Mesnevi şeklinde ve aruz ölçüsüyle yazılmıştır. Nasihatname sayılabilecek dinî, tasavvufi, etik ve öğretici özellikte bir eserdir. Mesnevide; kinayeli sembollerle, akıl, inanç, sabır şeklinde konulardan söz edilmiş ve bunların arasına Kur’an-ı Kerim’den kıssalar yerleştirilmiştir.

Yunus Emre Divanı

Yunus Emre’nin en mühim eseri “Divan” adlı şiir kitabıdır. Çoğu zaman heceyle yazdığı tanrısal tarzındaki şiirlerini toplamış olduğu eseridir. Divan’ın pek oldukça nüshaları vardır. Bunlar daha ziyade sözlü kaynaklara dayanılarak düzen edilmiştir. Bu açıdan aynı şiirlerin ayrı divanlarda değişik şekillerine rastlamak mümkündür.  Divan, Yunus Emre’nin şiirlerini içermektedir ve Anadolu’daki mistik edebiyatın en mühim örneklerinden birisidir. Divan’da ozan, insanoğlunun ruhsal yolculuğunu, aşkın ve Tanrı’nın enerjisini anlatmaktadır. Divan’ın dili mütevazı ve anlaşılırdır.

Yunus Emre ek olarak “Risale-i İlahiyye” adlı eseri de yazmıştır. Bu yapıt, şairin mistik düşüncelerini içermektedir. Yunus’un eserleri, Anadolu’nun folklorik ve dini geleneğinin en mühim temsilcilerindendir. Eserleri, Türk edebiyatı, dil ve kültürü için büyük ehemmiyet taşımaktadır.

Yunus Emre’nin En Güzel Şiirleri ve Anlamları

Bana seni gerek seni şiiri ve anlamının açıklaması

Yunus Emre'nin En Şiirleri ve Anlamları 1

Bu şiir Yunus Emre’nin aşk ve sevgi temalı şiirlerinden biridir ve “Aşkın aldı benden beni” mısrasıyla başlamaktadır. Şiirin genel teması, Yunus Emre’nin aşkın tesiri altında bulunduğunu ve aşkı için sevgilisine ihtiyacı bulunduğunu ifade etmektedir.

“Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni” mısrası, aşkın insanı kendisinden aldığını ve Yunus’un sevgilisi olan Tanrı’ya ihtiyacı bulunduğunu vurgulamaktadır. İkinci mısra olan “Ben yanarım dün ü günü, bana seni gerek seni” ise Yunus Emre’nin aşkının acısıyla yanıp kavrulduğunu ve sevgilisine olan ihtiyacının arttığını ifade etmektedir.

Şiirin üçüncü mısrası “Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim, aşkın ile avunurum, bana seni gerek seni” ise Yunus Emre’nin dünya malına ve nimetlerine ehemmiyet vermediğini, bir tek sevgilisi olan Tanrı’nın aşkıyla avunabildiğini belirtmektedir.

“Aşkın aşıklar oldurur, aşk denizine daldırır, tecelli ile doldurur, bana seni gerek seni” mısraları ise Yunus Emre’nin aşkın insanı değiştirdiğini ve aşk denizine daldırarak tecelliyle doldurduğunu ifade etmektedir.

“Aşkın şarabından içem, Mecnun olup dağa düşem, sensin dünü gün endişem, bana seni gerek seni” mısraları şairin aşkın şarabından içmek istediğini ve Mecnun şeklinde sevgilisi uğruna çılgınlaşabileceğini belirtmektedir. Yunus Emre’nin dünü günü ise sevgilisi olan Tanrı’nın kendisini düşündüğüdür.

Şiirin “Sufilere söyleşi gerek, ahilere ahret gerek, mecnunlara Leyla gerek, bana seni gerek seni” mısraları ise Yunus Emre’nin tinsel yolculuğunda sohbete ve güzel ahlaka ihtiyacı bulunduğunu, aşkın hepimiz için değişik bulunduğunu ve kendisinin de Tanrı’ya olan aşkı için sevgilisine ihtiyacı bulunduğunu ifade etmektedir.

Şiirin son iki mısrası “Eğer beni öldüreler, külüm göğe savuralar, toprağım anda çağıra, bana seni gerek seni” Yunus’un sevgilisi olan Tanrı’ya olan aşkının dile getirilmesidir.

Yunus Emre PDF İndir

Adı Güzel Kendi Güzel Muhammed şiiri ve anlamının açıklaması

Yunus Emre Adı Güzel Kendi Güzel Muhammed şiiri

Bu şiir, Türk edebiyatının mühim isimlerinden Yunus tarafınca yazılmıştır ve İslam peygamberi Hz. Muhammed’e övgü niteliğindedir. Şiir, Muhammed’in güzelliklerini, şefkatini, sevgisini ve tesirini anlatır. Şiirin bölümleri şöyledir:

İlk dört mısra, şairin Hz. Muhammed’e olan sevgisini ifade eder. Şiirin genel temasını oluşturan bu bölümde, Yunus canını Muhammed’in yoluna kurban etmeye hazır bulunduğunu ve onun güzelliklerini övmektedir. “Adı güzel, kendi güzel Muhammed” ifadesi, Hz. Muhammed’in hem isminin güzel bulunduğunu hem de kendisinin güzel bir varlık bulunduğunu vurgular.

İkinci kıtada ozan, müminlerin dünyada birçok zorlukla karşılaştıklarını sadece ahirette cennetle ödüllendirileceklerini söyler. Hz. Muhammed’in ise 18 bin âlemin peygamberi bulunduğunu ve onun yardımıyla müminlerin ahirette cennetle ödüllendirileceklerini ifade eder.

Üçüncü kıtada ozan, Hz. Muhammed’in yedi kat gökleri gezip gördüğünü, Tanrı’ın tahtının üstünde yer aldığını ve kendisi ve ümmeti için Tanrı’tan dilekte bulunduğunu anlatır. “Cevlân eylemek” ifadesi, Muhammed’in kuvvetli ve etkisinde bırakan bir önder bulunduğunu ve Tanrı’ın izniyle dünya ve ahirette yüksek mevkilere haiz bulunduğunu vurgular.

Dördüncü kıtada ozan, Hz. Muhammed’in gökyüzündeki yıldızlardan daha parlak ve kıymetli bulunduğunu söyler. Onu sevenlerin günahlardan uzaklaşacağını, onun ise 18 bin âlemin lideri bulunduğunu vurgular.

Şiirin son kısmı şairin kendi duygularını ifade etmiş olduğu kısımdır. “Aşık Yunus neyler iki cihânı sensiz” ifadesi, Yunus Emre’nin Muhammed’siz dünyanın noksan bulunduğunu ve onun varlığına olan ihtiyacını anlatır. “Sen Hak Peygamberisin şeksiz, gümânsız” ifadesi, Muhammed’in gerçek bir peygamber bulunduğunu ve onun varlığına olan inancın kati bulunduğunu vurgular. “Sana uymayanlar gider imânsız” ifadesi ise, Muhammed’e uyulmamasının imanın yitirilmesine niçin olacağını anlatır.

Yunus Emre’nin “Adı güzel, kendi güzel Muhammed” ifadesi, Muhammed’in güzelliklerine olan hayranlığını ve sevgisini vurgular. Şiirin genel teması, Muhammed’in peygamberliği, önderliği, şefkatli kişiliği ve müminlerin hayatındaki önemi üstüne kuruludur. Ozan, Muhammed’i yücelterek ona olan sevgisini ifade etmiş ve onun varlığına olan inancını vurgulamıştır.

Çağırayım Mevlam Seni Şiiri Anlamı ve Açıklaması

Çağırayım Mevlam Seni Şiiri

Bu şiir Yunus Emre’nin tasavvufi görüşlerini yansıtmaktadır. Şiirde Yunus Emre, yüce Tanrı’ın güzelliklerini her yerde ve her şeyde aramaktadır. Şiirin her dizesi, değişik bir mekân ve varlık türü ile Tanrı’a yönelişini ifade etmektedir.

İlk dörtlükte, ozan doğayı kullanarak Tanrı’a yönelişini ifade etmektedir. Dağlar, taşlar ve kuşlar şeklinde naturel unsurlar, onun Tanrı’a yönelişinde aracıdır. Bu mısra hem de, Yunus Emre’nin insanların naturel dünyayla olan bağını da vurgular.

Üçüncü mısra şairin su altındaki varlıkları, bilhassa balıkları anlamaya ve Tanrı’a yönelişini ifade etmektedir. Dördüncü mısra ise Sahra’daki çöllerde bulunan ahuların güzelliğini vurgulamaktadır. Abdal olup yahû ile çağırmak ise, Yunus Emre’nin Tanrı’a yönelmek için basit bir yaşam yaşaması gerektiği fikrini ifade etmektedir.

Beşinci dizede, ozan İsa Peygamber’i gökyüzünde, Musa Peygamber’i Tûr Dağı’nda hayal ederken, altıncı dizede kendisinin elindeki asa ile Tanrı’ı çağırır. Bu mısra, şairin, Tanrı’ın güzelliğini her yerde ve her şeyde arayarak Tanrı’a yönelişini ifade etmektedir.

Yedinci mısra, şairin Tanrı’ın adaletine ve sabrına atıfta bulunarak, bu özellikleri sergileyen peygamberleri anmak için kullanmaktadır. Bu dizeler, sorun ve zorluklarla başa çıkmak için Tanrı’a yönelmenin önemini de vurgulamaktadır.

Sekizinci mısra, şairin Tanrı’a hamd ve şükür etmenin önemini vurgulamaktadır. Dokuzuncu mısra, Tanrı’ın özelliklerini tasvir ederek, Tanrı’ın ebatlarına hayranlığını ifade etmektedir. Onuncu mısra, şairin devamlı olarak Tanrı’ı hatırlamasının önemini vurgulamaktadır.

Onbirinci mısra, şairin dünya yaşamını ve dünyevi şeyleri terk ederek Tanrı’a yönelişini ifade etmektedir. Baş açık ve ayak yalın olarak Tanrı’a yönelmek, insanoğlunun dünya nimetlerine karşı kırılmışlığı ve Tanrı’a yönelme arzusunu ifade etmektedir.

Şiirin son bölümünde ozan, kendisini ve okuyucularını Hakkı seven kullar olarak tanımlar ve Mevlam’a çağrısını bu bilinçle sonlandırır. Bu davet, şairin ve okuyucularının, dünya yaşamının sıkıntılarından kurtulup, tanrısal aşka yönelmeleri ve Tanrı’ın sevgisini kazanmaları için bir davettir.

Bu şiir Yunus Emre’nin tasavvufi düşüncelerini yansıtır ve okuyucuya Tanrı’ın güzelliklerini her yerde arama ve onun sevgisine yönelme çağrısı yapar. Şiirin dilinde, Yunus Emre’nin Anadolu Türkçesi kullanımı da dikkat çekicidir ve bu şiir, Türk edebiyatının en mühim eserlerinden biri olarak kabul edilir.

(Toplam: 1, Bugün: 1 )

Site Footer