Puşkin Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri

 

Aleksandr Sergeyeviç Puşkin (d. 6 Haziran 1799, Moskova, Rusya – ö. 10 Şubat 1837, Sankt-Peterburg, Rusya)

Aleksandr Sergeyeviç Puşkin

Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, Rus ozan ve yazar. Pekçok şahıs tarafınca en büyük Rus şairi ve Rus edebiyatı’nın kurucusu olarak kabul edilir.

Aleksandr Sergeeviç Puşkin, 6 Haziran 1799’da Moskova’da doğar. Babası Sergey Lvoviç, asil bir ailenin çocuğudur. Anası Nadejda Osipovna Hannibal’in ne kadar asil biri bulunduğunu söylememiz için ise büyükbabası Etiyopya’lı İbrahim Hannibal’in Rus Çarı I. Petro’nun vaftiz evladı bulunduğunu belirtmemiz kafi olacaktır. Görüldüğü şeklinde oldukca asil bir ailenin üyesidir Puşkin. Anası ve babası oldukca kültürlü ve bununla birlikte gösteriş düşkünü insanlardır. Zamanlarının çoğunu balolarda geçirdikleri için Puşkin, anne ve baba şefkatinden uzak bir çocuk olarak büyür. Puşkin, ilk bilgilerini yabancı eğitmenlerden edinir. Hemen hemen sekiz yaşlarındayken Fransızcası Rusçası kadar iyidir. On bir yaşına vardığında ise özgürlükçü ve alaycı yazarlarına fanatik olduğu Fransız Edebiyatı’nı neredeyse ezberlemiştir ve Fransız şiirler ve komediler yazmaya adım atmıştır. Sürecinin tanınmış ozan ve yazarları, Puşkin’in evine gelip gidenler arasındadır. Sadece hiçbiri onu kendisine durmadan garip masallar anlatıp, eski Rus türküleri söyleyen dadısı kadar etkilemez. Yaşlı dadısı Arina’nın anlattıkları, Puşkin’in çocukluk ruhunda silinmez izler bırakır.

Puşkin, on iki yaşına vardığında, Rus Çarı I. Aleksandr’ın Tsarskoye Selo’da (Çar’ın yazlık köyü) açtırdığı okula yazılır ve buradaki altı tahsil yılı süresince tıpkı okulun öteki öğrencileri şeklinde, Petersburg’a gitme izni bile verilmeden adeta dış dünyadan koparılarak eğitim görür. Puşkin’in lise yıllarında yazdığı şiirlerinde bile, gerçekçilik eğilimi açıkça göze çarpar. O dönem şiirinde kullanılmayan kaba ve gündelik sözcükleri kolaylıkla kullandığı ve canlı, kıvrak bir zekanın izlerinin görüldüğü şiirleriyle Derjavin’in dahi dikkatini çekmeyi başarır.

Artık meşhur bir ozan sayılmaya başlamış olan Puşkin, bu bunaltıcı okul yıllarından sonrasında büyük bir eğlence susuzluğu ile, Petersburg’un canlı yaşamına dalar. Yazdığı ve birçoğu yasaklanan özgürlükçü şiirleri ve taşlamaları bu sıralarda dilden dile dolaşmaya adım atar. Rus edebiyatı tarihinde şiir, ilk kez olarak, hepimiz üstünde hayranlık uyandırır. Yeni doğan ve adeta üstüne titrenen bir çocuk şeklinde coşku ile büyümeye adım atar.

Rus Çarı I. Aleksandr tarafınca Kafkasya’ya atanır ve burada meşhur “Kafkas Esiri” ve “Bahçesaray” adlı destanlarını yazar. Onun edebiyatında ne klâsik şiirin kuralcılığı ne de Romantizmin düzmece, fantastik güzellikleri yer alır. O, gerçeği duyumsar, gerçeğin içinden gelir ve onu olduğu şeklinde anlatmayı ister.

Kafkasya’dan dönen Puşkin’in Rusya’daki askeri yönetime yüce orta sövmesinden dolayı dört yıl süreyle başkente girmesi yasaklanır ve ailenin haiz olduğu Mihaylovskoye köyünde yaşamak zorunda bırakılır. Hükümet tarafınca oğlunu nezaret altında tutmakla görevlendirilen babası da görevini canla başla yerine getirir. Yirmi dört yaşındaki Puşkin, bu sürgün döneminde yedi yıl sonrasında tamamlayacağı Yevgeniy Onegin adlı romanını yazmaya adım atar. “Çingeneler”, “Peygamber” ve Boris Godunov” isminde mühim eserlerini de gene bu sürgün yıllarında yazar.

Bu uzun, bunaltıcı ve gerilmiş sürgün döneminden sonrasında Rus Çarı I. Nikolay tarafınca Moskova’ya çağırılan genç şairin kaleminden çıkan her şey artık çarın sansüründen geçecektir. Polis baskınları ve aşk serüvenleri ise Puşkin’in yaşamının ayrılmaz parçaları olur.

Bu zamanda hayatına George Charles d’Anthès isminde biri girer. Puşkin, o sıralarda yazdığı birkaç imzasız mektup vesilesiyle, d’Anthès adındaki bu Fransız delikanlısının kadın Natalya Puşkin’e kur yaptığını, kadın Natalya Puşkin’in de d’Anthès’e karşı kayıtsız kalmadığını öğrenir. Fazlaca üzülen Puşkin, 1837’de d’Anthès’i düelloya çağırır. Bu bir anlamda Puşkin’in ölüme meydan okuyuşudur. Bundan dolayı, d’Anthès’in ordunun en iyi nişancılarından olduğu bilinmektedir. 27 Ocak 1837’de St.Petersburg yakınında Kara Dere’nin bir köşesinde düellonun yapılmasına karar verilir. Puşkin’in şahidi arkadaşı Danzas’tır. Düello’da kullanacağı silahı almak için gümüşlerini sattığı iddia edilir. Düelloda Puşkin tarafınca omzundan yaralanan d’Anthès, Puşkin’i karnından yaralamayı başarır. Büyük bir soğukkanlılıkla iki gün süresince can çekişen Puşkin, 10 Şubat 1837 tarihinde 38 yaşlarında hayata gözlerini yumar.

Şairin öldüğünü duyunca evinin kapısının önünde toplanan ve Yevgeniy Onegin’in son baskısını kapış kapış tüketen halk, şairin ölümü üstüne neredeyse hükümete karşı bir ayaklanma noktasına gelir. Bu gerekçe ile olayların çıkmasından çekinen polis, bir gece yarısı, şairin tabutunu gizlice kiliseden alır ve Mihaylovskoye köyüne götürerek toprağa verir.

Gogol, “Puşkin, muhteşem bir vakadır.” der; Dostoyevski daha mistik bir tavırla ” Puşkin, bizlere gelecekten haber veren bir peygamberimizdir.” der. Puşkin, çağıl Rus Edebiyatı’nın oluşmasına en oldukca katkıda bulunan yazın ve düşün adamıdır. Puşkin, klasik Batı edebiyatını ve Rus halk ruhunu sentezleyerek, Rus Edebiyatı’nda “gerçekçilik akımı“nı başlatan liderdir.

Aleksandr Puşkin’in düello günü uğramış olduğu son yer; Peterburg Nevski Prospekt’de Wolf’s şekercisidir (şimdi ki Cafe Litteraturnia). Bu cafede Puşkin’in balmumundan bir heykeli vardır.

Puşkin’in Eserleri

  • Ruslan i Lyudmila – Ruslan ve Ludmila (1820) (şiir)
  • Kavkazskiy Plennik – Kafkas Esiri (1822) (şiir)
  • Bakhchisarayskiy Fontan – Bahçesaray Selsebili (1824) (şiir)
  • Tsygany, – Çingeneler(öyküsel şiir) (1827)
  • Poltava (1829)
  • Minik Trajediler (1830)
  • Boris Godunov (1825) (drama)
  • Papaz ve uşağı Balda’nın hikayesi (1830) (şiir)
  • Povesti Pokoynogo Ivana Petrovicha Belkina – İvan Petroviç Belkin’in hikayesi (5 kısa hikayeden oluşur: Atış, Kar Fırtınası, Cenazeci, Menzil Müdürü ve Bey’in Kızı) (1831) (düzyazı)
  • Çar Saltan Masalı (1831) (şiir)
  • Dubrovsky (1832-1833, gösterildi1841, roman)
  • Prenses ve 7 Kahraman (1833, şiir)
  • Pikovaya Dama – Maça Kızı (1833) sonrasında operaya uyarlanmıştır
  • Altın Horoz (1834, şiir)
  • Balıkçı ve Altın Balığın Hikayesi (1835, şiir)
  • Yevgeniy Onegin (1825-1832) (şiirsel roman)
  • Mednyy Vsadnik – Bronz Süvari (1833, şiir)
  • Yemelyan Pugachev isyanının Zamanı (1834, düz yazı)
  • Kapitanskaya Dochka – Yüzbaşının Kızı (1836, düz yazı)
  • Kirdzhali – Kırcali (kısa öykü)
  • Gavriiliada
  • Istoriya Sela Goryukhina – Goryukhino Köyü’nün Hikayesi (bitirilmemiştir)
  • Stseny iz Rytsarskikh Vremen – Şövalye Hikayeleri
  • Yegipetskiye Nochi – Mısır Geceleri (kısa şiirsel öykü, bitirilmemiştir)
  • K AP Kern – AP Kern’ne (şiir)
  • Bratya Razboyniki – Haydut Kardeşler (oyun)
  • Arap Petra Velikogo – Büyük Petro’nun Arabı (tarihsel roman, bitirilmemiş)
  • Graf Nulin – Kont Nulin
  • Zimniy vecher – Kış akşamı

HAKKINDA YAZILANLAR

Puşkin’in dinî bilincinin oluşmasında Doğu’nun tesiri: Doğu ve Puşkin

Vladimir Kazarin*

1820 senesinde Kırım gezisi esnasında ve sonrasında, Puşkin’in mektup ve eserlerinde, Tavrida olarak adlandırılan eski Kırım topraklarında, Ortodoks Hıristiyanlığı’nın gelişmesi ile ilgili anı ve rivayetlerden bahsetmemesi, bu mevzuya olağanüstü kayıtsız kaldığını gösterir.

Taman’dayken, Kerç Boğazı’nın iki kıyısında bulunan eski Taman Hanlığı’na ve büyük olasılıkla, 1792 yıllarının tarihî bulguları içinde en coşku verici eserlerden olan Taman Hanlığı’nın taştan meydana getirilen görkemli anıtına ilgi göstermiş sadece Puşkin “Meryem Ana’yı Himaye” kilisesinden asla söz etmemiştir. Oysa söz mevzusu Taman Hanlığı’nın taş anıtı bir süre bu kilisede muhafaza edilmişti. Ek olarak, o dönemde Meryem Ana’yı Himaye kilisesine bağlı bir rivayet oldukca meşhurdu. Bu kilise, 1022 senesinde Taman Hanı Mstislav tarafınca, Kosogların hanı Rededü ile meydana getirilen harpte galip geldiği için kurulmuştur.

Eski vakayinamelerde bu kilisenin Meryem Ana kilisesinin kalıntıları üstüne kurulmuş olduğu rivayet edilmiştir. Puşkin’in Meryem Ana Kilisesinden ve müessese özelliklerinden haberdar olduğu muhakkaktır, bundan dolayı kendisi Taman Hanı Mstislav’ın şahsiyetine ilgi duymuş, “Kafkas Esiri” adlı uzun şiirindeki dipnotlarında bu handan da söz ederek, “Mstislav” adlı Taman Hanı’nı özetleyen ayrı bir yapıt yazmayı düşünmüştür. Puşkin’in tüm bu olaylardan haberi vardır sadece eserlerinde bu konulardan asla bahsetmemesi manidardır.

Kerç’e vardığında Puşkin, büyük olasılıkla Hazret Yohhan kilisesini ziyaret etmiştir. Eski Bizans usulü ile inşa edilmiş bu kilise, şehrin esas görülmesi ihtiyaç duyulan yerlerinden birisidir, Kerç’e gelen herhangi bir gezgin kesinlikle burayı ziyaret etmiştir. Bu seyyahlar içinde, kiliseyi 1818 senesinde ziyaret eden Çar I. Aleksandr’ın isminin söylenmesi meseleyi yeterince açıklıyor zannederim. Hz. Yohhan kilisesinin müessese tarihleri ile ilgili tartışmalar hala devam etmekte. Puşkin’in yaşamış olduğu dönemde, kilisenin müessese zamanı olarak M.S. VI yüzyıl (A. İ. Mihaylovski-Danilevski) ve III-IV. yüzyıl (G. V. Gerakov) tarihleri tahmin ediliyordu. Bunun yanında daha gerçekçi fikirler de vardır (İ. M. Muravyev-Apostol). Günümüzde ise bilim adamlarının bu mevzuda kati bir cevabı yoktur, tahmin edilen tarih ise VIII-XIV. yüzyıllardır.

Sivastopol civarlarında Fiyolent burnunda bulunan Georgi Manastırına Puşkin’in yaklaşım seçimi oldukca manalıdır. O dönemde bir tek Kırım’ın değil, tüm Rusya Ortodoks Hıristiyanlığı’nın mühim mukaddes yerlerinden olan bu manastırın kuruluşunun 1000. yıldönümü yaklaşıyordu. Rivayetlere gore, günümüzde manastırın bulunmuş olduğu yerde eskiden bir mağara kilisesi vardı. O kilisenin papazı ise Andrey Havarisi idi. Puşkin ise yazılarında, sadece manastırın bulunmuş olduğu yerin manzarasının oldukca güzel olduğuna ve manastır civarlarında eskiden antik mitolojiye ilişik olan “İfijeni Tavrida’da” adlı rivayette anılan Diana mabedinin bulunmasından dolayı manastırdan bahsetmektedir.

“Bahçesaray Selsebili” adlı eserinde Hıristiyanlık (sadece Ortodoks Hıristiyanlığı değil, Katolisizm) mevzusu ortaya çıkacaktır. Bu mevzu da o dönemde moda olan romantizmin meydana getirmiş olduğu Avrupa (Hıristiyanlık) ve Doğu (İslâm) kültürlerinin karşılaştırılması akımına uymasından dolayıdır.

Nihayet, sıraladığımız vakalar içinde en manidarı, bahsettiğimiz dönemde Kırım’dan söz eden Puşkin, Kırım topraklarının Rus Hıristiyanlığı’nın vatanı olması ve burada 988 senesinde Prens Vladimir’in vaftiz edilmesiyle ile ilgili bir kelime dahi söylememesidir. Bu şekilde olmakla birlikte, “Ruslan ve Ludmila” adlı uzun şiirinde ve “Mstislav” adlı uzun şiirinin karalamalarında Puşkin, Prens Vladimir’den bahsetmiştir. O dönem, Rusya’nın resmi tarihçisi olan N. M. Karamzin’in yazmış olduğu Rusya’nın vaftiz vakasını özetleyen kitabını dikkat ve titizlikle okumuş olan Puşkin’in, söz ettiğimiz döneme ilişik eserlerinde bu vaftiz vakasını dikkatsizlik etmesi anlamlı ve dikkat çekici bir tavırdır. 1825 senesinde Kırım’ı gezen Griboyedov, Rusya’nın bu vaftiz vakasını oldukca düşünecek ve dile getirecektir.

Puşkin’in bu mühim vakalara karşı kayıtsızlık ve suskunluğunun sebebi, 1820 senesinde, sürecinin modasına uygun olarak aşırı ateist olmasıdır. Arkasında, lise yıllarında yazdığı “Rahip” adlı etik özgür uzun şiiri (1813) vardı, ilerisinde daha yazılacak ve Tanrıya kahredecek “Gavriliada” (1821) ve Odesa’daki “Temiz Ateizm Dersleri” (1824, bahar) vardı. Dinî değerlerini ve Ortodoks Hıristiyanlığı’nı Puşkin, 1824 sonbaharında Mihaylovsko’ye ulaştıktan sonra yeni tanımaya ve benimsemeye adım atmıştır. İlgi çekici olan şudur: Puşkin’in dine ısınması, “Kuran-ı Kerim’e nazireler” yazdıktan sonrasında adım atmıştır.

“Kurân-ı Kerim’e nazire” yazma fikri muhakkak, direkt Kırımla ilgilidir. Puşkin, Doğu kültürünü, İslam dünyasını Kırım gezisi esnasında, bilhassa Bahçesaray’da bulunmuş olduğu sıralarda tanımıştır. Bir yabancı olan Puşkin’i, Kırım Tatarları’nın dinî emirleri yerine getirme titizliği hayrete düşürmüştür. “Bahçesaray Selsebili” adlı uzun şiirinde Puşkin “görkemli Doğunun insanlarının” “Kur’an’ın mukaddes emirleri”ne “titizlikle riayet etmeye” hazır olduklarını, “Peygamberi sevenlerin” yaşlanırken Mekke’yi görme ve harpte şehit olup cenneti kazanma arzularından çokça bahsetmiştir.

Kasım 1824’de, nazireler üstünde çalışan Puşkin, 1790 senesinde çıkan M. Verevkin tarafında çeviri edilen Kur’ân-ı Kerim’in metininden faydalanmıştır. Sadece Puşkin Kuran-ı Kerim’deki yazıları titizlikle takip etmemiştir. Onun şiirlerinin, mukaddes kitabın surelerinin şiir diline tercümesi bulunduğunu söylemek yanlıştır. Puşkin’in şiirleri, Kuran-ı Kerim sureleri esas alınarak, Tanrı ile insan arasındaki münasebetler üstüne yazılmış fikirlerdir.

Haklı olarak şu düşünce ileri sürülebilir: Puşkin, Rus insanoğlunun bilincinde Ortodoks dininin yeri üstünde, İslâmı tanıdıktan sonrasında düşünmeye adım atmıştır. Bir derecede, Kur’ân-ı Kerim, Puşkin’i Hıristiyan buyruklarını çözümleme etmeye teşvik etmiştir. Kurân-ı Kerim’in surelerini şiir diline çevirince, Puşkin, naturel olarak İncil’in bölümlerini şiir diline çevirme fikrini benimsemiş ve gerçekleştirmiştir. 1823 senesinde yazılan “Eken” şiirinde Puşkin, İncil hikayesinden yola çıkarak, bu öyküsünü “Demokrat İsa Mesih’in masalı” olarak yorumlamıştır. “Boris Godunov” trajedisinde (1824-1825) ise, ozan tarafınca tasvir edilen halk, “Hıristiyanların gayretle ettikleri yakarma”nın Tanrı’a ulaşmasını, “Bahçesaray Selsebili”nin kahramanlarının coşkusuyla arzu edecektir.

“Kurân-ı Kerim” naziresinden, Puşkin’in İsa Peygamber’in şahsiyetini açıklamaya çalmış olduğu meşhur “Peygamber” şiiri (1826) dünyaya gelmiştir. Bu şiirde ozan ilk kere bir Peygamberi, ferdi yaşamı haricinde bir Mesih olarak düşünecektir. Bunun yanında, “Peygamber” şiirinde, ozan peygamberin vazifeleri içinde, Tanrı’dan insan bilincine armağan edilen dinî değerleri şu şekilde yansıtmıştır:

Çölde yatan cesedime
Ansızın bir ses geldi Tanrı’dan,
“Kalk, Peygamber, kalk, gör, işit”,
Diyar diyar dolaşarak,
İrademi kabul et, ettir, git,
İnsan kalplerini sözlerinle yak”.

* Vernadskiy Tavriya Ulusal Üniversitesi Profesörü, Rus Edebiyatı ve Yabancı Edebiyat kürsüsü başkanı (Simferopol, Kırım/Ukrayna).

(Toplam: 7, Bugün: 1 )

Leave a reply:

Site Footer